İznik Gölünün bugünkü geldiği nokta, “Asiye Nasıl Kurtulur” adlı Vasıf Öngören’in 1969 da yazdığı bir tiyatro oyunundan pek farkı yok. Kocası ölen Zehra, bir başına kızına bakabilmek için hayata tutunmaya çalışsa da, şartlar onu hayat kadını olmaya zorlar ve kızı Asiye’de kendisini annesinin düştüğü düzenin içinde bulur ve o yöne doğru ilerlemeye başlar.
Bu oyunu ilk kez, Halil Ergün’ünde rol aldığı bir gösterimde seyretmiştim. Oyun, Kardeşler sinemasının Yazlık kısmında sergilenmiş ve Üzüm Festivali nedeniyle özellikle İznik’te sahnelenmişti. Çok güzel ve düşündürücüydü.
İznik Gölü’de bu tiyatro eseri kadar, doğa tarafından son derece hassas ve bir ressamın fırçasından çıkmış mükemmel bir yapıt olarak yıllarca bizimle birlikte varlığına devam etmektedir. Elbet, yıllar içerisinde isyan ettiği çok zamanları olmuştur.
Aslında Gölün kaderi, antik çağ coğrafyacısı Strabon’a kadar dayanır. Samanlı Dağlarının tepesinden göl havzasını seyrettiğinde ve “Güneş son derece enteresan batıyor, her yerden sular şavkıyor ve yeşillikler gözleri büyülüyor” dediğinde ilk gelen Antıgonos orduları olmuştu.
Bugünlerde Chp Bursa milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu tarafından 15-20 yıl içerisinde İznik Gölü Eko Sistemi geri dönülmez bir noktaya gelecek diyerek TBMM’ bir önerge vermiş.
İlk kez, Bursalı bir vekilin İznik’le ilgili ciddi çalışmasını, Meclis aşamasında görmek güzel bir duygu.
Teşekkür ederiz.
İçinde olduğum için biliyorum. İznik gölüyle ilgili çalışmalar ve konuşmalar yıllar yılı yapılır ve birçok kararlar alınır. Bunların birçoğu, bürokratların çalışma göstergesi olarak geçmişte kalmış maziye benzer. Hatırlanmaz bile!., Diğer çok azı da gerçekten çevre ekolojisi bozulmasın, gelecek kuşaklara temiz bir göl bırakalım diye gayet ciddi çalışmalar şeklinde yapılmıştır. Çoğunlukla maddi imkansızlıklar, güzel projelerin raflarda çürümesine de olanak sağlamıştır..
Bir bakıma Asiye’nin annesi Zehra gibidir İznik gölü.
Yıllardır ilgisizlik ve ilgilenenlerin de yetersizlikleri, bir bardak çay demleyecek kadar saf ve arı olan suyun günümüzde el bile yıkayamayacak duruma gelmesi Asiye’nin kaderine çok benzemektedir. Sayın Kayışoğlu, yıllardır konuştuklarımızın geniş bir özetini araştırılması için Meclise vermiş.
Doğal SİT alanı olduğunu, Uluslararası sulak alan olduğunu, Su üstü ve su altı popülasyonların bozulmaması için acil eylem planlarına ihtiyaç olduğunu belirtmiş.
Söylemesi vekilden, araştırması Meclisten.
Peki, biz bir şey söylemeyecek miyiz?
Elbette ki;
Öncelikle kaldırdıkları Su Ürünleri Araştırma Merkezini yeniden kurmaları isteyeceğiz.
Göl çevresindeki yerleşim alanlarının arıtma sistemlerine hız vermeleri gerektiğini söyleyeceğiz.
Gölün besleme kaynakları olan Sölöz ve Karasu derelerinin güvenlik altına alınması elzem olduğunu belirteceğiz.
Sonuç olarak; Asiye’nin kurtulup kurtulmadığını tam olarak hatırlamıyorum. Ama İznik Gölünün kurtulması, çevre duyarlılığı zengin yöre halkı ile çevre duyarlılığını gerçekten yüreğinde taşıyan yöneticilerle olur.
Olabilirse!