Marmara depreminin 23’üncü yıldönümünde uzmanlar olası depremlerde meydana gelebilecek can ve mal kayıplarını en aza indirilebilmesi için uyarılarda bulunuyor. Geçen 23 sene içinde deprem algısının hızla azalarak yok olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, özellikle İstanbul’da dere yatakları ve deniz kumsallarına inşa edilen yüksek katlı yapıların korkutucu olduğunu ifade ediyor. Uçan, yanlış yapılanma nedeniyle deprem toplanma alanlarının feda edildiğine de dikkat çekerek afet öncesi mutlaka müdahale planı ve Afet Acil Durum Çantası hazırlanmasını tavsiye ediyor. Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, deprem sonrasında da enkaz altında kalan insanları kurtarabilmek için ilk 72 saatin çok önemli olduğunu vurguluyor.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, Marmara depreminin 23’ncü yıldönümünde olası depremlere karşı alınabilecek önlemler hakkında önemli bilgiler ve tavsiyeler paylaştı.
“Deprem toplanma alanları feda edildi”
Marmara depreminden sonra geçen 23 sene içinde deprem algısının hızla azalarak yok olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “İstanbul genelinde bütün ülkede yapılmaması gereken her türlü yanlış yapılıyor ve yapılma hızı arttı. Deprem toplanma alanları yapılanmaya feda edildi. Deniz kumsal alanına 20 katlı binalar yapıldı. Dere yataklarına 287 metre yüksekliğinde Türkiye’nin en yüksek binalarından biri yapıldı. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Normalde imar olmayan buralarda imarın problemlerini düşünmek bile ürkütücü oluyor. Bu binalar 9.0 şiddetinde depreme dayanıklı olarak projelendiriliyor ve projelerin kontrolü sadece bağlı bulundukları belediyelerde yapılıyor. Ayrı bir mercii tarafından kontrol edilmiyorlar. Bu yapıların kontrolü ile 4 katlı bir binanın kontrolü aynı oluyor.” dedi.
“Sönümleme sistemi olmaması dezavantaj oluşturuyor”
Japonya’da yüksek katlı bina yapıldığını ve gerçek anlamda 8.0 şiddetinde depreme dayanıklı olduklarını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Tüm yapılan bina zeminlerinde titreşim sönümleme sistemi oluyor. Ayrıca bina deprem modellemelerini yaptırarak önceden deneme yaptırılıyor. İmalat çok sıkı kontrol ile yapılıyor. Bizim binalarda genellikle sönümleme sistemi olmadığından dolayı depremde binalar çok büyük miktarda sallanacaktır. Bu ise depremde bina zarar görmese bile çok büyük korku oluşturacaktır. Kesinlikle deniz kumsal alanlarına ve dere yataklarına bina yapılmamalı. Ayrıca yüksek katlı bina inşa etme çılgınlığından da vazgeçilmeli.” diye konuştu.
“Sönümleme sistemi olmaması dezavantaj oluşturuyor”
Yangın tehlikesinin dikkate alınması ve bu riske karşı önlemler alınması gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Deprem sarsıntısı sensörü ile doğalgaz vanası ve şebeke elektriğinin otomatik olarak kapatılması gerekiyor. Çok sayıda yangın ihtimali düşünüldüğünde itfaiyenin yetersiz kalacağı dikkate alınarak halkın yangını kendisinin söndürebileceği imkanlar da oluşturulmalı. Soba ve ateşli aletler mutlaka sabitlenmeli. Sanayi tesislerinde kullanılan yanma prosesleri deprem sarsıntısı ile otomatik durdurulacak şekilde sistem geliştirilmeli.” ifadelerini kullandı.
“Aile Afet Müdahale Planı mutlaka hazırlanmalı”
Deprem ve sel gibi beklenmeyen doğal afetlere hazırlıkta aile fertlerinin birlikte plan yapmasının önemine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Herhangi bir afet durumunda aile bireylerinin hepsi bir arada olabileceği gibi, yaşam koşulları gereği hepsi ya da bir kısmı bir arada olamayabilir. Deprem anında aile bireylerinin paniğe kapılmadan hareket edebilmeleri için mutlaka bir planın yapılması gerekiyor. Bu plan, bilinçli yaşamın çok önemli bir gereğidir ve aslında hayatın tüm konuları ile ilgili planlı yaşamak mutluluğun en temel şartlarından da birisidir.” diye konuştu.
Aile Afet Müdahale Planı nasıl olmalı?
Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, Aile Afet Müdahale Planı’nda bulunması gereken noktalara ilişkin olarak şu bilgileri verdi:
– Aile bireylerine direkt veya dolaylı olarak ulaşılabilecek il içi/il dışı iletişim bilgileri,
– Ayrı yerlerde bulunuluyorsa en uygun nerede ve nasıl bir araya gelinebileceği,
– Bir araya gelme durumu söz konusu olamayacaksa neler yapılması gerektiği,
– Aile bireylerine ait kişisel bilgiler (kronik hastalık, engellilik, hamilelik, vb),
– Kullanılan iletişim cihazlarının iletişimin daha etkin yapılabilmesi için teknik özelliklerinin bilinmesi,
– İki sorumlu belirlenmesi,
– Planda aile ile ilgili temizlik görevlisi, bebek bakıcısı, misafir ve benzeri kişilere ait de aynı aile bireylerinde olduğu gibi bilgilerin belirtilmesi,
– Sahiplenilmiş evcil hayvanlarla ilgili bilgilerin belirtilmesi,
– Planda birinci sorumlunun zor şartlarda kalması göz önüne alınarak ikinci sorumlunun belirlenerek gerektiğinde aynen birinci sorumlu gibi davranabilmesi için gerekenlerin belirtilmesi,
– Altın sürelere ilişkin plan yapılması,
– Planın ağırlıklı olarak altın saatler şeklinde ifade edilen afet sonrası 72 saate göre belirlenmesi,
– Yaşam alanlarının (ev, işyeri) yapısal ve yapısal olmayan tehlikeler dikkate alınarak en güvenli ve riskli yerlerinin belirlenmesi,
– Yaşam alanlarının krokisinin çizilerek özellikle yaşam üçgeni olabilecek/afet ve acil durum çantası konulabilecek yerlerin, tehlikeli olabilecek yerlerin ve alternatif çıkış/kaçış yollarının belirtilmesi,
– Yaşam alanlarında elektrik, doğalgaz ve su ana vanalarının/şalterlerinin, ilkyardım dolabının, yangın söndürme tüpünün, varsa kimyasal/tehlikeli maddelerin, ışıldak ve benzeri malzemelerin bulunduğu yerlerin krokide belirtilmesi gerekir.
“Deprem sonrası 72 saat çok önemli”
Afet ve acil durum çantasının depremde hayatı sürdürmeye büyük katkısı olacağını ifade eden Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, sözlerine şöyle devam etti:
“Devletin yanı sıra özel kurum ve kuruluşların en kötü ihtimalle ulaşamayacaklarını düşünerek, en azından bu süre zarfında ihtiyaçların giderilmesi amacıyla malzemelerin bulundurulduğu bir afet ve acil durum çantası hazırlanması gerekiyor. Depremden hemen sonraki “altın saatler” olarak adlandırılan 72 saatlik altın süre iyi değerlendirilmeli. 72 saatlik süre, kişinin gerek enkaz altında kalması ve gerekse kurtulması halinde kendini duyurabilme, iletişim, ısınma, yeme-içme ihtiyacını giderme ve sağlıklı haber alma gibi temel konularda çok önemli. Deprem, su baskını, yangın gibi doğal afetlerde kişilerin yaşam ihtiyaçlarını karşılayan geniş çeşit ürünleri ve ilk yardım malzemelerini içeren 40 cm. x 32 cm. x 10 cm. ebatlarında bir settir. Set çantası, su geçirmez kumaştan imal edilmelidir. Elde, omuzda ve sırtta taşımaya uygun olmalıdır.”
Afet ve Acil Durum Çantasında neler olmalı?
Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan çantanın içinde olması gereken malzemeleri şöyle sıraladı:
“Çantada el feneri, çok amaçlı katlanır çatal-kaşık seti, radyo, pil, plastik düdük, iş eldiveni, yağmurluk, su, korunma örtüsü, maske, sargı bezi, anında soğuk kompres, ikaz yeleği, polar battaniye, yedek anahtar (ev, iş yeri, araç), termos veya matara, kuru gıda (kuruyemiş, çikolata, pestil gibi), konserve yiyecek, resmi evrakların fotokopisi (Mobil cihazların bulutuna da yüklenebilir: Kimlik, ehliyet, pasaport, araç ruhsat, emlak tapu, sağlık-ev- iş yeri-araç sigorta poliçeleri fotokopileri) nakit para, aile bireylerinin güncel fotoğrafları, kullanılan ilaçların listesi ve ilgili tıbbi bilgiler, yerel harita, aile bireylerinin toplanma nokta görseli olmalı.”
“Malzemelerin son kullanma tarihine dikkat!”
Çanta içindeki malzemelerin son kullanma tarihine dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Malzemeler kullanacak kişilerin bebek, çocuk, yaşlı, engelli, hamile, hasta, evcil hayvan gibi özelliklerine göre belirlenmeli. Malzemeler kolay alınabilecek ve kullanılabilecek şekilde yerleştirilmeli, birbirlerini olumsuz etkilemeyecek şekilde konumlandırılmalı. Deprem çantası, evde sığınma alanı olarak düşündüğümüz yerde bulundurulmalı.”