İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, DEVA Partisi Genel Merkezi’ni ziyaret ederek Genel Başkan Ali Babacan ile bir araya geldi. Görüşme sonra düzenlenen basın toplantısında konuşan Dervişoğlu, görüşmenin gecikmiş bir iade-i ziyaret niteliği taşıdığını belirtti.
DEVA Partisi ile İYİ Parti’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde zaten birlikte çalıştığını, Genel Merkez binalarının karşılıklı olması sebebiyle Türkiye’de birbirine en yakın 2 siyasi olduklarını ve bu görüşmede de Türkiye’nin temel meseleleri üzerinde karşılıklı görüş alışverişinde bulunduklarını belirten İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, şu şekilde konuştu:
“Türkiye’nin yakıcı sorunlarını ele aldık. Türkiye’yi bekleyen muhtemel tehlikeler ve handikaplar üzerinde karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Görünen ve anlaşılan odur ki Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehditler noktayı nazarından da hemfikiriz Türkiye’deki yakıcı sorunların hangi ana başlıklardan ibaret olduğu hususunda da aynı şeyleri düşünüyoruz. Türkiye’nin sıkıntılarına çözümü noktasında da ortak bir bakış açımızın olduğu söylenebilir. Bugün itibariyle bu görüşmeleri daha sık bir biçimde gerçekleştireceğiz. Dolayısıyla hem Türkiye’nin sorunlarının tespiti hem çözüm önerilerinin belirlenmesi onların projelendirilmesi hususunda da karşılıklı görüşleri paylaşmaktan öte ortak çözüm paketi hazırlanması noktasında da hem veri hem bilgi akışını sağlamaya gayret sarf edeceğiz. Siyasi partilerin de esasen görevi de budur. Birbirlerinden kopuk hareket ettiği için siyasi partiler, basit sorunların çözümünün gerçekleştirilebilmesi mümkün olmuyor. Doğrularda buluşmak eğer doğru saymadığımız şeyler var ise de o konuda eleştirilerinizi sert etmek ortak bir vazife olarak telakki edilmelidir. Bugün baktığımız ve geldiğimiz noktada sorunların çözümünde hemfikir olabileceğimiz birçok alan var. Sorun tespitinde tamamen hemfikir olduğumuzu söyleyebilirim. Ben de sayın Genel Başkanın nazik kabulü, misafirperverliği, kadirşinaslığı ve hoşgörüsü için çok teşekkür ediyorum. Heyetimizle birlikte burada bulunmaktan ziyadesiyle mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.”
“SİYASİ PARTİLERİN GÖRÜŞ VE KANAATLERİNİ, YAPIMCILARIN YAPTIĞI VİDEOLAR ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRMEK GELENEKLERIME UYGUN BİR ŞEY DEĞİL”
Açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını da cevaplayan Dervişoğlu, kendisine yöneltilen; “1 Ekim’den itibaren MHP Lider Bahçeli’nin başlatmış olduğu bir süreç var. Çözüm süreci başlayacak mı başlamayacak mı buna soru bu soruya yanıt aranırken; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan çağrısı için net bir cümle kullanmadı. Bugün de bahçeli ile Erdoğan bir araya gelecek ve Bahçeli’nin yalnızlık videosundan sonra bu görüşme gerçekleştiriliyor. Tüm bu süreci nasıl değerlendirirsiniz?” sorusuna, şu ifadelerle cevap verdi:
“Herhangi bir değerlendirmem yok. Siyasi partilerin ve onların muhterem genel başkanlarının görüş ve kanaatlerini, yapımcıların yaptığı videolar üzerinden değerlendirmek geleneklerime uygun bir şey değil öncelikle onu söyleyeyim. Bana sorarsanız hiç merakımı mucip olmadı yani hiç merak etmedim. Onun içinde ne tür gizemler gizlidir diye de hiç bakma ihtiyacı hissetmedim. Ben objelerden işaretlerden siyaset yapılmasını çok yerinde bulmuyorum. Siyasetçinin söyleyecek bir şeyi varsa kullanacağı bir dili var. Ancak söyleyecek şeylerini kaybedenlerin eliyle ve diliyle işaret etme ihtiyacı hissederler. Ben o gelenekten ve alışkanlıktan gelmiyorum. Sorunuzu da ancak bu şekilde cevaplandırabilirim”
“PARTİMİZİN KURULUŞ GEREKÇELERİ BUGÜN SAPASAĞLAM YERİNDE DURUYOR”
“İYİ Partinin kuruluş ayarlarına döndüğünü söyleyebilir miyiz?” şeklinde kendisine yöneltilen soruya Dervişoğlu, “Ben o ayarın hiç bozulduğu kanaatinde değilim. Çünkü İYİ Parti’nin kurulduğu dönemde Türkiye’nin yaşadığı büyük sorunların hiçbir tanesinde lehte bir gelişme olmadı. Dolayısıyla partimizin kuruluş gerekçeleri bugün sapasağlam yerinde duruyor ve ayrıca çözmeye talip olduğu sorunlar noktayı nazarından meseleye baktığınızda da o sorunların devasa boyutlara eriştiğini görüyorsunuz. O sebeple tarihin partimize ve şahsıma bir sorumluluk yüklediği kanaatini taşıyorum ve bu sorumluluğu yerine getirebilmek için de parti kadrolarımızla birlikte elimizden gelen mücadeleyi veriyoruz” şeklinde cevap verdi.
BELEDİYELERE YÖNELİK SORUŞTURMALARA: “BUNUN SİSTEMDEN KAYNAKLANDIĞI KANAATİNİ TAŞIYORUM”
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri’ne yönelik başlatılan soruşturmalara ilişkin görüşleri sorulan Dervişoğlu, “Belediyeler kamusal alanlardır. Dolayısıyla kamusal alanlarda denetlenmelidir. Kamusal alanlar soruşturulmalıdır yeri geldiğinde. Bunda herhangi bir mahsur görmüyorum ama bunun kamuoyunda yer işgal etmesinin asıl sebebinin sadece belediyelerin çalışması olduğu kanaatinde değilim. Ben uzunca bir zamandan beri ne zaman bir basın açıklaması yapsam bu kabil sorularla karşı karşıya kalıyorum. En başından beri de şunu söylüyoruz Türkiye’de en önemli olumsuz gelişmelerinden bir tanesi siyasetin kişiselleştirilmesidir. Yani siyasi partiler kurumsal anlamda değil de siyasi şahsiyetler üzerimde birtakım tartışmalar yaşanıyor. Bunun sistemden kaynaklandığı kanaatini taşıyorum. Belediyelerin soruşturulması bu noktasında herhangi bir karşı görüşüm yok ama bu şayet önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilişkilendiriliyor ve soruşturulan belediyeler muhtemel Cumhurbaşkanı adayı olarak görülüyor ise şayet o zaman meseleye çok kapsamlı bir biçimde bakmak lazımdır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“BİZ 2 SİYASİ PARTİ OLARAK ‘VATANDAŞIN HALİ NE OLACAK?’ KONUSUNA ODAKLANMIŞ DURUMDAYIZ”
Belediyelerdeki soruşturmaların kamuoyuna yansıma biçiminin sistemden kaynaklı olduğunun altını çizen ve sistemin yarattığı bu olumsuzluklara da sıklıkla işaret ettiğini belirten Dervişoğlu,
“Kamuoyu araştırmaları, gazeteler televizyonlarda da zaten Cumhurbaşkanı adayları yarıştırılıyor. Bizim bugünkü ziyaretimizin de ana konularından biri o. Partiler ne yapacak? Ya da Türkiye şunu düşünüyor kim Cumhurbaşkanı olacak? Tayyip bey mi olacak Ekrem bey mi olacak Mansur bey mi olacak? Biz 2 siyasi parti olarak “vatandaşın hali ne olacak?” konusuna odaklanmış durumdayız. Öncelikle bunun çok iyi anlaşılmasını istiyorum. Oradaki soruşturmalara vatandaş gözüyle bakmak gerekirse vatandaş şunu diyor yani Sayın Recep Tayyip Erdoğan rakiplerini tasfiye etmek için böyle bir yargısal müdahalede bulunabilir mi? Acaba türünden endişelerini ifade ediyor. Bu endişeler herkeste de var. Bu endişeleri yok etmenin yolu bizim konuşmamızdan geçmiyor. İktidarın siyaset yapma tarzını öncelikle gözden geçirmesinden bahsetmek gerekiyor” dedi.
“SORUŞTURULACAK BİR ŞEY VARSA ELBETTEKİ SORUŞTURULMALI AMA VATANDAŞ GÖZÜYLE BAKILDIĞINDA SİYASETİN MALZEMESİ GİBİ GÖRÜLECEK ŞEKİLDE DÜŞÜNÜLMEMELİ”
Soruşturmalara hukuki boyuttan bakılmasını bunun iç siyasete yansımalarının olmamasını temenni ettiğini söyleyerek konuşmasına devam eden Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı:
“Ancak bu iktidarın bu zamana kadar takip ettiği yol haritası, tavrı, tarzı ve meşrebi her şeyi önümüzdeki ilk seçimlere endeksleyebilecek bir karakteristik özelliğe sahip olduğu gerçeğiyle buluşturuyor. Dolayısıyla burada hukuk, yargı, siyaset, soruştuma, araştırma hepsi birbirine karışıyor. O karışıklığın içine düşmek istemiyorum. Soruşturulacak bir şey varsa elbetteki soruşturulmalı, yargılanacak bir şey varsa elbetteki yargılanmalı ama bunların hiçbir tanesi vatandaş gözüyle bakıldığında siyasetin malzemesi gibi görülecek şekilde düşünülmemeli. Eğer böyle düşünülüyorsa bunu bize düşündürttüren hamillerin ortadan kalkması lazım. Hep işaret ettim tehlikeye neticesinde başımıza geldi. İşte siyaseti kişiselleştirirseniz böyle bir sistemin başında bulunan zat, elbette ki süreci tanzim etmek için çeşitli adımları atacak. Bu kişiselleşmiş siyasetin içinde de yargısal müdahaleler olacak endişesi doğal addedilecek”
“TÜRKİYE’NİN BEHEMAHAL PARLAMENTER DEMOKRATİK SİSTEME GEÇİŞ YOLUNUN HARİTASI ÜZERİNDE ÇALIŞMAYA BAŞLAMASI LAZIM”
“Türkiye böyle bir ülke olarak anılmamalı bana göre yani seçimlere endeksli bir biçimde Cumhurbaşkanı’nın acaba rakiplerini tasfiye etmek adına birtakım siyasi hamleler yapar mı türünden endişelerle uğraşmaması lazım 21. Yüzyılın başında Türkiye’nin. Ama maalesef bu yaşanıyor. Bundan kurtulmanın yolu demokrasiden geçiyor. İki partinin de geride bıraktığımız seçimin öncesinde altını imzaladığı bir anayasa değişikliği önerisi var. Bu değişiklik aslında bu sistem değişikliği anlamına geliyor. Türkiye’nin behemahal parlamenter demokratik sisteme geçiş yolunun haritası üzerinde çalışmaya başlaması lazım. Aksi halde bu ceberut sistem, bu ucube sistem demokrasiyle birlikte Türk milletini de boğabilecek endişesini beraberinde getiriyor. Onun için bundan dersler çıkarmamız lazım. Öncelikle saray yönetimi, hükümet ve onlara bağlı idari kadrolar sonra da siyasi partiler durumdan vazife çıkarıp vaziyet almalı ve Türkiye’yi bu karanlık gidişten kurtarmalıdır diye düşünüyorum”