İznik’in ciğerlerine elektrik üreten rüzgar tribünleri kurulacak. 113 adet tribünden 6’sı İznik’in akciğerleri olan Sarısu, Kırıntı’da ki kayın ormanları yok olacak. Bölgede yaşayan canlı türü ve florası tehlikeye düşecek. Yani iklim değişecek. Yeni Dönem gazetesi köşe yazarı Yusuf Kayışoğlu, ihalesi gerçekleşen ve ÇED raporu gerekli değildir kararı verilen tehlikeli projeyi kaleme aldı.
Kayışoğlu’nun yazısı şöyle;
“Bazı kararları vermek zordur.
Sizi zorlayan bir tercih vardır ortada çünkü…
Enerji, hava kadar, su kadar, toprak kadar herkes için bir ihtiyaca dönüştü.
Kabul et, etme ama bu böyle.
Bir saat elektrik kesilse, bütün işler durma noktasına geliyor.
Hayatımızın ekseninde enerjiye dayalı teknolojik gelişmeler var.
Bankacılıktan iletişime her şey gelip enerjiye, yani elektriğe dayanıyor.
Her geçen gün artan enerji ihtiyacını karşılamanın ise yolu santrallere çıkıyor.
İşte melese de bu…
Nükleer enerji sağ siyasetçilerin öncelikli tercihi…
Ancak, Çernobil örneğinde olduğu gibi tehlikesi büyük…
Bir başka tercih hidroelektrik santralleri…
Türkiye’nin enerji ihtiyacında ilk dönem öne çıkan enerji elde etme yöntemiydi.
Sonrasında kömüre dayalı termik santraller devreye girdi.
Son dönemde doğal gaz çevrim santralleri bu yelpazenin bir parçası oldu Türkiye’de…
Daha yeni yeni devreye giren dağlardaki irili ufaklı pınarları bir araya toplayan bir de küçük HES’ler var.
Bütün bunların yanına yenilenebilir enerji olarak ortaya çıkan RES(rüzgâr enerji santralleri) ile GES(güneş enerji santralleri) eklendi.
Güneş enerjisi dışında kalan enerji üretim metotlarının öyle ya da böyle çevreye zararı var.
En zararsız gözükeni rüzgâr enerjisi santralleri ama onların da çevreyle imtihanı arzu edilen noktalarda değil.
Çünkü, o türbinleri rüzgar alan tepelere ulaştırmak bile binlerce ağacın kesilmesine yol açıyor.
Ayrıca…
Konuşlandırılacakları tepelerin birçoğunun ormanlık alan olması nedeniyle ortaya yine hatırı sayılır bir çevre bilançosu çıkıyor.
Zor bir imtihan…
Yenilenebilir enerji olması nedeniyle en çok tercih edilen rüzgâr enerji santrallerinin bile çevreye zararı tahmin edilenden büyük.
Yine zor bir imtihanla karşı karşıyayız.
Üç ilin (Bursa-Kocaeli-Sakarya) ortak sınırına 113 türbinli bir RES projesi için ÇED raporu süreci başlıyor.
İznik’in Kırıntı köyüne 6 türbin, Kocaeli Gölcük, Başiskele, Kartepe ilçelerine 79 türbin, Sakarya Pamukova’ya 28 türbinli bir rüzgar enerji santralinin kurulması planlanıyor.
Ayrıca…
Yuvacık RES projesi kapsamında üretilecek enerjinin sisteme dahil edilmesi için İznik Kırıntı’dan Kocaeli Kartepe’ye kadar kapalı ormanlık alandan geçecek 25 kilometrelik bir enerji nakil hattının da yapılması gerekiyor.
Bölgeyi bilenler, 25 Kasım’da İznik Kırıntı köyünde başlayacak ÇED raporu bilgilendirme toplantısından çıkacak sonucun çevreyi katledecek bir sonuca varacağından endişeliler.
Santralin kurulacağı bölgedeki insanlar için devreye sokulacak iş sözünün ÇED bilgilendirme toplantısında etkin olacağını vurguluyor.
Kaldı ki…
Bölgenin ayrıntılı olarak fauna ve flora envanteri çıkarılmadığı için ÇED gerekliliğinin kapsam dışı tutulma olasılığını gündeme getiriyorlar.
Ve tabii…
20 Ağustos 2016’da torba yasa içinde geçen 75. Madde burada öne çıkıyor.
Bakanlar Kurulu bir yatırım için “stratejik önemi var” derse, ÇED otomatikman devre dışı kalıyor.
Meclis’te bu kanun geçerken, 75. Madde için muhalefet tepkisini, “75. Madde, doğayı sermayeye devredecek” cümlesiyle ifade ediyorlardı.
Bu tehlike var mı?
Var.
Endişeleri körükleyen bir başka nokta da bu…
İznik Gölü’nü doğudan örten Samanlı dağlarının en yüksek tepelerindeki köylere Hacıosman’a, Kırıntı’ya, Özekdere’ye gidenler, kayın ormanlarının gölgesinde esen rüzgârın yarattığı klima etkisini hemen fark ederler.
Bölge; Bursa, Yalova, Kocaeli hatta İstanbul için bile çok önemli…
Projenin yapılmasının planlandığı bölgenin tamamı, çok yoğun yaprak döker nemli ormanlarla kaplı.
Ayı, vaşak, yaban kedisi gibi iri yırtıcı memelilerin ve kırmızı benekli alabalık ile karaleylek gibi ender türlerin yaşam sahasını oluşturuyor.
Çok zor bir kararın arifesindeyiz.
Birinden birini tercih etme noktasına gelmişse iş, insan kendisinden ödün vermeli, doğayı tercih etmeli derim.
Neden hep güzel olanın başına gelir bunlar?
Güzel olmak neden bu kadar suçu teşvik eder…
Gel de çık işin içinden…
İznik’in bahar kokan dağlarına kondurulmak istenen çelik kanatlardan İznik Gölü’ne doğru düşecek o uğultudan evlerimizin içine kadar gelecek olan enerjiye keşke bu kadar muhtaç olmasaydık.
Yine de…
Yenilenebilir enerjide de bir sınır olmalı.
Rüzgâr enerjisi için ormanlık alanlar değil, kel tepeler tercih edilmeli…
İnsanlar böyle tercihlerle karşı karşıya bırakılmamalı…
İktidarlar kolay olanı değil, zor olanı teşvik etmeli…
Yeşili değil, kel, çorak alanları adres göstermeli…
İznik’in tepesine kondurulacak demir kuşlar, o klima etkili orman alanlarından çok daha fazla bize yaşam vermeyecek çünkü…”