İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ,SZC TV’de Uğur Dündar ile Arena programında gündeme dair soruları cevapladı.
“BÖLÜNME SIRASI SURİYE’YE GELDİ”
Suriye’de yaşanan gelişmelere karşı görüşleri sorulan Dervişoğlu; “Bütün bu olup bitenlere en başından beri diyorum ki toptancı bir tarih şuuruyla yaklaşmak lazım ve bu sorunların çözülebilmesi için de ortak bir akıl üretmek, bir devlet aklı üretmek lazım. Şimdi tarihsel süreç derken biz bugün yaşananları hem Irak’ta gördük hem Libya’da gördük öncesi de var bunun. Bu süreci aslında Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle başlayan bir süreç 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılınca gene bir dünyanın inşasına girişti büyük devletler. Dolayısıyla her onar yıllık periyoda baktığımızda dünyada da çeşitli değişikliklerin yaşandığına şahit oldu. Birleşmiş Milletlerin 2. şartı sınırları değiştirilemeyeceği için ve bu devletler içinde etnik kökene bağlı olarak mezhebe bağlı olarak farklı unsurların devreye sokulması sürecine gidildi. Daha öncesini hatırlarsınız 12 Eylül döneminde de yaşamıştık. Büyük Ortadoğu projesi değildi o zaman adı ama yeşil kuşaktı ve bu yeşil kuşak projesi kapsamında 1979 yılından başlayarak belli bir dönem bölge coğrafyasında ülkelerde değişiklikler yapıldı ki bunlardan en önemlisi Rusya Afganistan’ı işgal ettikten sonra İran’daki rejim değişikliği Irak’taki rejim değişikliği Türkiye’de 1980’de darbe, Pakistan’da darbe, 81 yılında Enver Sedat’ın tasfiyesi bunları ne için söylüyorum bu bölgede olup bitenler hiçbir zaman birbirinden bağımsız olaylar değildi. Suriye olayında zaten perşembenin gelişi çarşambadan belli olur türünden ve bugünlerin yaşanacağına delalet eden emareler de göstermişti kendi içinde. Netice itibariyle bölünme sırası Suriye’ye geldi. Dolayısıyla o bölgedeki Suriye toprakları üzerindeki farklılıklardan istifadeyle orada yeni bir yapılanmaya gidileceği kanaatini taşıyorum” ifadelerini kullandı.
“ABD STRATEJİK BİR HAMLE YAPIYOR VE FATURAYI KESECEĞİ YERİ BELİRLEMİŞ”
İbrahim Kalın’ın HTŞ lideri Colani ile birlikte Emevi Camii’ne gitmesine ardından Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in “HTŞ hareketinin arkasında durduğumuza yönelik tüm söylemler yanlıştı” sözlerinin çelişki yaratıp yaratmadığına ve Trump’ın “Suriye’de Esad rejimin arkasında Türkiye var. Erdoğan çok akıllı biri. Bence Türkiye kazandı” ifadelerine dair görüşleri sorulan Dervişoğlu; “Amerika Birleşik Devletleri stratejik bir hamle yapıyor ve faturayı keseceği yeri belirlemiş. Türkiye’nin bütün bu olup bitenleri tarihi boyutuyla okuyamayacak mı düşüncesinden hareketle de aslında bölge coğrafyasında güç ve imkan kaybeden başka büyük devletlerin önüne de Türkiye’yi atıyor” dedi.
İBRAHİM KALIN’IN COLANİ İLE GÖRÜŞMESİ: “GEREKİRSE GÖRÜŞMELERİ YAPAR VAR AMA CAMİDE YAPMAZ. AYNI ARABAYA BİNMEZ”
Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in “Milli İstihbarat Teşkilatı’nın başkanı elbette ki görüşür” ifadelerine ise “Gerekirse görüşmeleri yapar var ama camide yapmaz. Aynı arabaya binmez devletin güvenliğiyle ilgili görüşülmesi icap eden bir şey varsa onu yapar ama görüştüğü kişi bütün dünya tarafından ve Türkiye tarafından terörist bir örgütün başı meseleye bu pencereden baktığınızda yapılan bu işin sıhhat derecesi… Türkiye Cumhuriyeti Devleti elbette ki riskli bir coğrafyada kendi güvenliğini ve varlığını sürdürebilmek adına stratejik hamleler yapar. Ama bütün bunların ihtiyatla yapılması icap eden aktif hamleler olduğunu düşünmek lazım. Bu kendi içinde çelişki barındıran bir durumdur. Ayrıca Suriye coğrafyasında çok farklı unsurlar vardır. Emevi Camii’ne ibadet yapmak üzere biraz kafayı takmış görünüyoruz Türkiye tarafından ama Emevi Cami’yi kimileri için zaferlerinin kutlandığı kimileri için de acıların yaşanıp paylaşıldığı yerdir. Dolayısıyla kendi içimizdeki hassasiyetleri nazari itibare alarak biraz daha dikkatli davranılması icap eden bir durumla karşı karşıya bulunduğumuzun altını çizmek lazım” diye ekledi.
“DEVLETİ YÖNETENLERİN BİR KISMINDA ZAFER SARHOŞLUĞU GÖRÜYORUM”
Rusya faktörünün de dikkate alınması gerektiğinin altını çizen Dervişoğlu; “O coğrafyada patronlardan birisi Rusya’ydı bir diğeri İran’dı, Amerika Birleşik Devletleri’nin müttefikleriyle yaptığı müdahaleler söz konusuydu. İsrail’in ayrıca coğrafya üzerindeki emelleri de herkesin malumu. Dolayısıyla hep vardır ya dibi görünmeyen kuyudan su içilmez diye ihtiyattan kastettiğim de o benim aslına bakarsanız Türkiye son derece ihtiyatsızca hareket ediyor ve devleti yönetenlerin bir kısmında da zafer sarhoşluğu gördüğümü söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
“TRUMP’IN TAYYİP BEY’LE İLGİLİ SÖYLEDİĞİ İFADELERİNİ BEN ZATEN SAMİMİ BULMUYORUM”
Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik çok güçlü ordu kurduğuna dair ifadelerinde kastının Türk Silahlı Kuvvetleri olup olmadığına ilişkin görüşleri sorulan Dervişoğlu; “HTŞ bizi ilişkilendiriyor zaten ÖSO’nun devamı Suriye Milli Ordusu ve bu eğit-donat çalışmalarının yapıldığı sürece atıfta bulunuyor ve Trump’ın Tayyip Bey’le ilgili söylediği bu sitayişkâr ifadelerini ben zaten samimi bulmuyorum. Çünkü Trump’ın birinci Trump döneminde Türkiye Cumhurbaşkanıyla ilgili söyledikleri var. Onun Başkanlığı döneminde yaşanan birtakım olaylar var. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri emperyal bir devlet olmanın gereklerini yerine getiriyor. Bu coğrafyada yaşanması muhtemel faturalardan bu ifadelere bakarak Türkiye’ye pay çıkacağı kanaatindeyim. Türkiye’nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücüne elbette ki inanıyorum. Türkiye isteyenin istediği zaman üzerinden geçeceği sıradan bir köprü değil.” dedi.
“ASGARİ ÜCRETİN 28 BİN LİRANIN ALTINDA OLMAMASINI, EMEKLİ MAAŞININ DA ASGARİ ÜCRETTEN AZ OLMAMASINI ÖNERDİK”
Asgari ücret, emekli maaşlarına yapılacak zam oranına dair görüşleri sorulan Devrişoğlu, geçtiğimiz günlerde İYİ Parti olarak düzenledikleri Emekliler Kurultay’ına ve asgari ücret tespit komisyonu üyeleri olan TİSK ve Türk-İş’le olan görüşmelerine değinerek şu şekilde konuştu: “İşverenin pozisyonunu da dengeleyecek bir asgari ücretin belirlenmesi lazım. Asgari ücret bir taban ücretidir, bir başlangıç ücrettir. Ama Türkiye’de üzülerek söylüyorum %65’lik bir kesim asgari ücretle geçinmeye mahkum ediliyor. Dolayısıyla çalışanın hakkıyla beraber işverenin de hak ve hukukunun nazarı itibare alınması lazım. Çünkü bunlar birbirine bağlantılı şeyler. Afaki rakamlar ortaya atmaktansa bütün parametreleri dikkate alarak makul bir rakam üzerinde anlaşmanın yerinde olacağını ifade ettik. Net rakam olarak da 28.000 liranın altında olmamasını önerdik. Emekli maaşı da en düşük emekli maaşı asgari ücretten az olmak kaydıyla düzenlenmelidir”
“DEPREMZEDEYE VERİLEN TAAHÜTÜN YALNIZCA %10-15’İ GERÇEKLEŞMİŞ”
Son günlerde gerçekleştirdiği il ziyaretlerinde şahit oldukları sorulan Dervişoğlu, öncelikle deprem bölgesini ziyaret ettiğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Orada verilen vaatlerin yerine getirilmediğini tespit ettim. Orada hem depremzedeler ile görüştüm konteyner kentleri ziyaret ettim. Hem de yöre halkıyla teşviki mesai kurabilme imkanına kavuştum. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarıyla da oturup sorunları konuşabilme imkanına sahip oldum. Şu anda taahhüt edilenin %10-15 civarında bir taahhütlerin gerçekleştirilme oranı var diyebilirim. Ayrıca işte konutları teslim ettik diye o kura çekimleri vesaire yapıldı bir kısmına Sayın Cumhurbaşkanı da katıldı; ama teslim edildiği söylenen konutlar şu anda iskana elverişli değil ve natamam durumda. Bu konuyla ilgili son derece ciddi sıkıntılar var. Ayrıca orada mücbir sebepten kaynaklı kamu borçlarının ertelenmesine dair büyük bir beklenti var. Sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığımız görüşmelerde bize söyledikleri özellikle Hatay Kahramanmaraş Adıyaman ve Malatya’nın Türkiye’de toplanan toplam vergiye oranı %1. İnsanlar canlarını kaybetmiş, insanlar iş yerlerini kaybetmiş, insanlar sevdiklerini kaybetmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin orada vergi ve prim kaybıyla uğraşmaması gerektiğini hatta bir kereye mahsus konuyla ilgili af beklentilerini bize ifade ettiler. Enkazlar kaldırılmamış eski yapım binalar enkazları içinde asbest içeren şeyler var dolayısıyla rüzgarlı havalarda bu toz bulutu havaya karışıyor ve insan sağlığını ciddi bir biçimde tehdit ediyor. Esnafın faizsiz uzun vadeli kredilerle desteklemeye ihtiyacı var.”
SGK BORÇLARINDAN BELEDİYELERE HACİZ UYGULAMASINA: “VATANDAŞA GİDECEK HİZMETE HACİZ KOYMAK ANLAMINA GELİR.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın SGK borçları için CHP’li belediyelere yönelik “Silkeleyin” talimatı verdiğine ilişkin görüşleri sorulan Dervişoğlu; “Sayın Cumhurbaşkanı’nın dünyanın bu konjonktüründeki Türkiye’nin yerine bakarak söylüyorum boş işlerle uğraşacak kadar fazla zaman olduğu kanaatini taşımıyorum. Belediye bir kamu kuruluşudur. Dolayısıyla bir kamu kuruluşunun vatandaşa hizmet etmesini engelleyebilecek adımlarına atılabilmesi için insanın önce merhametini yitirmiş olması lazım. Buna bağlı olarak şunu söyleyeyim yani kendisine muhalif belediyelerin hesaplarına bloke koyuyor ve bunların iştiraklerine de aynı muameleyi yapıyor. Bu vatandaşa gidecek hizmete haciz koymak anlamına gelir” dedi.
“ZALİMCE BİR UYGULAMA OLDUĞU KANAATİNİ TAŞIYORUM”
Ak Partili belediyelere değil muhalefetin elindeki belediyelere “silkeleyin” talimatının verilmiş olmasının altını çizen Dervişoğlu; “Onun için meseleyi merhamet boyutundan bakıyorum. SGK borçlarını, prim borçları bir önceki dönemden devralınmış borçlar ve bunların yapılandırılabilmesi imkanı da mevcut. Bunlarla alakalı olarak anlaşma yapılabilme imkanını sağlamakla mükellef hissetmesi gerekirken kendisini, hizmete haciz koymaya kalkışması vatandaş gözünde o belediyelerin ve o belediye başkanlarının siyaseten aşağıya çekilmesini temin etmeye gayret sarf etmesi benim tarafımdan bakıldığında sadece kızılacak bir durum değil kendisi için üzüleceğim de bir durum. Yani böyle bir yola tevessül etmiş olmasından ötürü ben Türkiye’de siyaset yapan birisi olarak son derece rahatsız olduğumu söyleyebilirim. Bu uygulamanın son derece zalimce bir uygulama olduğu kanaatini taşıyorum. Ben vatandaş penceresinden bakarak söylüyorum, ben çok zalimce görüyor ve sayın cumhurbaşkanının yani Türkiye’nin içinde bulunduğu bu sürece bakarak sırf siyasi saikle böyle bir konuya zaman ayırmasını ve bunun gündeme taşınmasını temin edecek adımları atmasında son derece yadırgadığımı da söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
“İÇ CEPHE AÇ, İÇ CEPHE PERİŞAN, İÇ CEPHE UMUTSUZ”
İktidarın iç cepheyi tahkim etmeye yönelik ifadelerine dair görüşleri sorulan Dervişoğlu; “Öyle bir kaygılarının olduğu kanaatinde değilim. Çünkü iç cephe diye kastettikleri şeyin Türkiye’nin milli birlik ve beraberliğini temin edebilecek alanlar olduğu kanaatini taşımıyorum. İç cephe deyince işte ben iç cephenin olduğu yerden geliyorum. Yani ben 4 buçuk gün içinde 9 tane vilayet dolaştım. İç cephe aç, iç cephe perişan, iç cephe umutsuz. İç cepheyi şu anda elbette ki güçlü tutmamız icap ediyor ama hem bu hükümetin performansı hem de niyeti bunu yapmaya çok elverişli görünmüyor bana göre. Dolayısıyla Türkiye’de yapılması gereken işler, atılması icap eden adımlar var. İktidar sadece kendi geleceğini ve bir sonraki seçimlerde elde etmeyi planladığı seçim başarısını düşünüyor. Ben Suriye’de yaşanan dış politika gelişmelerinde iç siyasette istifade alanı yaratacak bir boyutta kullanılacağı endişesini de taşıyorum. Bence çok küçük bir pencereden meseleye bakıyorlar ve genel menfaatleri, şahsi menfaatlerine ve siyasi hırslarına kurban ediyorlar” dedi.
“İYİ PARTİ’NİN TEKRAR TÜRK SİYASETİNDE BİR UMUT OLMA ÖZELLİĞİYLE TEMAYÜZ ETMEYE BAŞLADIĞINI İFADE EDEBİLİRİM”
İYİ Parti’nin toplumdaki karşılığına yönelik son duruma dair görüşleri sorulan Dervişoğlu şekilde konuştu: “Bir travmatik sonuçla karşı karşıya kalmıştık. Tabii bu atmış olduğumuz adımlar noktayı nazarından da siyasi stratejilerimiz noktayı nazarından da ele alınması icap eden bir husus. Geride bıraktığımız özellikle kongreden sonraki dönemde yaralarımızı sardığımız söyleyebilirim. Şu anda İYİ Parti’nin tekrar Türk siyasetinde bir umut olma özelliğiyle temayüz etmeye başladığını ifade edebilirim”
“İYİ PARTİ MİLLETVEKİLLERİNE ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMLERLE ALAKALI BİR TAKIM AVANTAJ PAKETLERİNİN SUNULDUĞUNU DA BİLİYORUM”
İYİ Parti’de yaşanan istifaların bir ideolojiye ya da siyasi saiklere dayanmadığının altını çizen Dervişoğlu; “Özellikle ben kendi dönemimdeki istifalarla ilgili şunu söyleyebilirim: ‘Müsavat Dervişoğlu bunu söyledi ve ben o sebeple bu partiden ayrıldım ya da İYİ Parti yönetimi şunu yaptı dolayısıyla ben bu partide duramam’ diyene rastlamadım. Onun için bu ayrılıkların kişisel sebeplerle ilişkilendiriyorum. Siyasi ikbal açısından da ele alınmış olabilir. Ayrıca İYİ Parti milletvekillerine önümüzdeki dönemlerle alakalı bir takım avantaj paketlerinin sunulduğunu da biliyorum. Birçok siyasi partinin milletvekillerimiz üzerinde çalışma yaptıklarını biliyorum. Siyasette bunu çeşitlendirebilirsiniz isimlendirebilirsiniz de siyaseti ikbal kaygısı ve geleceğim ne olur endişesiyle yapıyorsa birisi onun ikna edileceği yöntem farklıdır ya da siyaseti başka türlü bir ikbal kapısı olarak görüyor ise onun elde ediliş biçimleri farklıdır. Bunlara şahitlik ediyoruz ama ben Türkiye’nin önemli meseleleriyle meşgul olmak gerekliliğine inanıyorum. Kimseyi de kırmak istemiyorum ama bu kabil çalışmaları haricen yapan siyasi partilere ya da siyasi partilerin genel başkanlarının yakınlarına da şahit oluyorum. İYİ Parti’den bir milletvekili kazanmak onları iktidar yapıyorsa bunu makul karşılayabilirim. Ama bu başkasının işine yarıyorsa siyaseten onlar açısından da bir stratejik hata olarak gördüğümü söyleyebilirim” dedi.
“HÜKÜMET ANCAK DIŞ POLİTİK GELİŞMELERDEN KAYNAKLI OLARAK KENDİSİNE BİR İSTİFADE ALANI YARATMANIN PEŞİNE DÜŞER VE BUNU DA BİR SEÇİM ARGÜMANI OLARAK KULLANIR”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Türkiye’nin gerçek gündemlerinin sayılması istenmesi üzerine şu şekilde konuştu:
“Valla önce geçim sıkıntısı ama geçim sıkıntısının oluşmasına sebep olan şey ve umutsuzluğun kaynağı bence adaletsizlik, hukuksuzluk. 2018’den beri ısrarlı bir biçimde uyarmamıza rağmen her geçen gün tek adamlığın yükselmesi, liyakatsizlik. Tarım alanında yapılması gerekenleri yapmak çiftçiyi desteklemek tarımı desteklemek yerine onu bir ithalat lobisine mahkûm etmek ve akabinde toprağa düşürdüğü terin karşılığını alamayan çiftçilerin üretimden çekilmesinin yolunu açmak. Gençler istikballerinden umudunu kesmiş vize kuyruklarında istikbal arıyorlar. Bu şartlar altında ne ekonomi düzelir ne de bu umutsuzluğu ortadan kaldırabilecek adımlar bu hükümet tarafından atılabilir. Bu hükümet ancak dış politik gelişmelerden kaynaklı olarak kendisine bir istifade alanı yaratmanın peşine düşer ve bunu da bir seçim argümanı olarak kullanır”
“SINIRLARIMIZDA OLUP BİTENLERE BAĞLI GELİŞMELERDEN BİR KAHRAMANLIK DEVŞİRMEYE KALKIŞACAKLARI KANAATİNİ TAŞIYORUM”
“Ben size bir örnek vereyim mesela antidepresan kullanımı 78.000.000 pakete ulaşmış, Türkiye ruh sağlığını kaybetmiş. Bir adım daha ileri gideyim 2023 yılı itibariyle reddi miras yüzdesi %85’e ulaşmış. Şu anda 38.000.000 insanın hanesinde haciz var. 2.200.000 çiftçinin yani kefaletleri de içine katarsak tarlalarında gayrimenkullerinde, traktörlerinde haciz var. Uygulanan ekonomi politikaları yüzünden sanayi yatırımları yapılamıyor. Faizden kaynaklı gelirlerin yüksek olması münasebetiyle bir faiz cennetine dönüşmüş. Üniversite mezunu işsiz çocukların cehennemine dönüşmüş. Bütün bu sorunların çözülebilmesi için yapılması icap eden şeyler var ve dolayısıyla hükümet kendi oluşturduğu problemlerin çözümü yolunda bir adım attığında da sanki çok önceki dönemlerde alınmış kararlarla bu olumsuzluklar ortaya çıkmış onu da çözen ve düzelten görüntüsüyle takdir ve taltif bekliyor milletten. Ama artık milletin boğazına kadar gelmiş durumda bütün bu yaşadıkları, o sebeple kendilerine yeniden seçim kazandırabilecek bir stratejinin peşindeler. Ben batılı emperyalistler tarafından raf ömrü tükenmemiş yöneticiler kadrosu izlenimi verdikleri için onların önünü açabilecek bir siyasi manevraların devreye sokulacağı endişesini yaşıyorum. Onun için bütün bu olup bitenlere de son derece dikkatli davranmaya özen gösteriyorum. Sınırlarımızda olup bitenlere bağlı gelişmelerden bir kahramanlık devşirmeye kalkışacakları kanaatini taşıyorum ve bunun da bir seçim argümanı olarak kullanılabileceği endişesini dile getiriyorum. Bunu düşünen sadece ben değilim. Sayın Erdoğan’ın ve kadrosunun meşrebini bilenler yaşanan gelişmelere bakarak ondan nasıl istifade edebileceklerini zaten şimdi televizyon ekranlarında göstermeye başladılar”
“TÜRKİYE’NİN DE ÜSTÜNE DÜŞENİ YAPMASI GEREKİR. IRAK PKK’SI İLE SURİYE PKK’SININ KENDİ SINIRINDA BULUŞMASININ ÖNÜNÜ KESECEK TEDBİRLERİ ALMASI İCAP EDER”
“Tayyip bey Trump’ın ifade ettiği gibi çok güçlü bir adamsa yapması gereken iş var” diyerek konuşmasına devam eden Dervişoğlu şunları kaydetti: “Biz Irak’ta yaşadığımızı bugün Suriye’de yaşadığımızı söylüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor türünden bir temenni ifade etmek sorunu çözmüyor biz Irak’ın da toprak bütünlüğünü savunuyorduk. Ama Irak bölündü şimdi Suriye’de bölünme aşamasında İsrail kendi hedeflerini güçlendirmek adına üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Golan tepelerini ele geçirdi, Irak’ın en yüksek rakımlı dağını ele geçirdi ve orada teyakkuz halinde gelişmeleri seyretmek yerine gelişmeleri yönlendirmeye uğraşıyor. Türkiye de üstüne düşeni yapması gerekir. Irak pkk’sı ile Suriye pkk’sının kendi sınırında buluşmasının önünü kesecek tedbirleri alması icap eder. Tabka’da Rakka Haseke hatta Irak’ın içinde Sincar’a kadar ulaşan ve Kamışlı’ya da buluşan bir güvenlik hattı oluşturma mecburiyeti var. Üstüne üstlük bir de Süleyman Şah türbesinin ikinci kez yeri değişti. Türkiye’nin derhal müdahalede bulunarak Süleyman Şah türbesini ilk yerine yani Caber Kalesi’ne taşınması lazım ve güvenlik hakkının sınırını da ona göre belirlemesi lazım”
“TÜRKİYE’NİN DERHAL GEÇİCİ SIĞINMACI STATÜSÜNÜ ORTADAN KALDIRMASI LAZIM”
Türkiye’nin derhal geçici sığınmacı statüsünü ortadan kaldırması gerektiğinin altını çizen Dervişoğlu şunları söyledi: “Avrupa’yla bedeli mukabilinde yapmış olduğu geri kabul anlaşmasını iptal etmeli Suriyelilere verilmiş olan vatandaşlıkları da ortadan kaldırılmalı. Bunun için hukuki dayanakları da var. Çünkü daha henüz Hatay Türkiye’ye dahil olmadan Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün çıkardığı bir kanun var. Suriyelilerin mal edimini yasaklayan bir kanun bu bugün de hâlâ yürürlükte. Türkiye’de Suriyelilerin mal edinimi yasak ama bugün Türkiye’de Suriyelilere mal edinimi münasebetiyle istisnai vatandaşlık veren bir hükümet tarafından yönetiliyoruz. Bu 238.000 vatandaşın da derhal iptal edilmesi lazım. Türkiye buradakilerin kendi kendine vatanlarına dönmeyeceğini de idrak etmeli dünyanın hiçbir yerinde olmamış bilim adamları da zaten bu söylediklerimi teyit ediyor. Gönüllü geri dönüş diye bir şey yok ve o zamana kadar da zaten Suriye’de Esad gitti misafirlik bitti diyoruz ama henüz 8.000 kişi civarında onları da bir bölümü keşif yapmak amacıyla yani yerimiz yurdumuz malımız mülkümüz ne oldu diye ülkelerine gitmişler. Belki de geri dönecekler.
“BU HÜKÜMETİN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN VASİYETİNE UYMAYI ÖĞRENMESİ LAZIM”
“SGK borçları yüzünden belediyelere haciz göndermekle meşgul öbür tarafta deprem bölgesinde primlerin ve vergilerin toplanması için yapılması gereken programlar meşgul ama Türkiye’nin milyar dolarları bu Suriyeli sığınmacılar yüzünden yok oluyor. Ayrıca bir de üniter devlet yapımızı milli devlet olma hasretimizi zaafa uğratacak bir olumsuzluğu da kendi içinde barındırıyor bu durum. Onun için Türkiye’nin yarınları hazır bir ülke haline gelmesini temin etmek yolunda atılması icap eden bu çerçevesini belirlediğimiz adımların atılması yolunda hükümeti göreve görevini yapmaya davet ediyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetine uymayı öğrenmesi lazım bu hükümetin benim anlayışıma göre”
“SİYAH BEYAZLI RENKLERİ ARTIK ŞAMPİYONLUK ARMADASI DERLER YA ORADA GÖRMEYİ ÖZLEDİĞİMİ SÖYLEYEBİLİRİM”
Beşiktaş Spor Kulübü’nün Olağanüstü Kongresi’nde Kongre üyesi olarak seçimlere katılıp katılmayacağı sorulan Dervişoğlu; “Katılacağım büyük bir aksilik olmazsa. Elbette ki kulübümüzün geleceği için alınması gereken sorumluluk ve benim için o kongrede oy kullanmak. Onun gereğini yerine getireceğim. Ben sadece Beşiktaş noktayı nazarından bakmıyorum bütün kulüplerimiz çok kıymetli, yani Fenerbahçe Galatasaray Beşiktaş Trabzonspor ve diğer kulüpler yapmış oldukları doğru işlerle Türkiye liginin de marka değerini yükseltiyor. Ama birçok alanda olduğu gibi rekabet öyle bir boyuta getirdi ki takımlarımızı, artık böyle 4-5 takımın arasındaki yaşanmış şampiyonluk mücadelesini de özler olduk. 2 kulüp ya da işte 3 kulüp yarışı forse ediyor. Onların arasında geçiyor ve lig de çok erken bitiyor aslına bakarsanız. Beşiktaş’ın buradaki tarihi misyonunu yerine getirmesi gerekliliğine inanıyorum. Bir de siyah beyazlı renkleri artık şampiyonluk armadası derler ya orada görmeyi özlediğimi söyleyebilirim” şeklinde cevap verdi.