Cumhuriyet Halk Partisi Yalova Gençlik Kollarının bu akşam düzenlediği “YENİ ANAYASA ve BAŞKANLIK” konulu panelde Gençlik Kolları Eski Genel Başkanı Doç. Dr. Yunus Emre, Gençlik Kolları Eski MYK üyesi Taylan Devrim Ercan ile CHP Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı Utku Caner Çankaya, referandum sürecini değerlendirdi.
Panelde konuşan Taylan Devrim Ercan, Anayasa değişikliğine yönelik şu sözlere yer verdi.
“Evet, Türkiye’de yaşanan bir çok sıkıntının sebebi anayasa mıdır? Yada Türkiye’de yeni bir anayasa veya köklü bir rejim değişikliği girişimi nereden kaynaklanıyor?
Başta terör olmak üzere, son yıllarda ekonomide, dış politikada, insan haklarında, özgürlüklerde yaşadığımız sıkıntılar anayasadan yada başkanlık sisteminden mi kaynaklanıyor sorusunu düşünmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.
Evet Türkiye çok önemli bir süreçten sancılı bir şekilden geçiyor. Geçilen bu süreçte alınan kararlar, siyasi partilerin tavırları, milletvekillerinin eylemleri, kamu görevlisi bürokratların, valilerin, kaymakamların söylemleri, akademik insanların mesajları Türk siyasi tarihinin kalın kaplı ajandasına bir bir not ediliyor. Yaşanan bu sürecin tarihin dönüşümü ile okunacağından, bir kere daha yorumlanacağından kimsenin kuşkusu olmasın değerli arkadaşlar. Başkanlık sürecinin fikirsel başlangıcından,referandum tarihinin belirleneceği şu günlere değin gelinin süreci dikkatli bir şekilde izliyoruz. Bu süreçte muhalefet partisi MHP’nin, tabanı ile nasıl zıt bir kutuplaşma içine girdiğini, tabanına rağmen,dünkü söylemlerine, seçim vaatlerine rağmen nasıl bir çelişki yaşadığını, iktidar partisi temsilcilerinin TBMM’yi nasıl savaş alanına çevirdiklerini, cemaat yaftalı vekillerin kendilerini aklama çabalarıyla gizli oylamada nasıl açık oy kullandıklarını, ellerindeki pullar ile bize cemaatin adamı diyorlar, oysa biz Recep Tayyip Erdoğan’ın adamıyız mesajı vermeye çalıştıklarını, olası bir rejim değişikliğinde kendilerine yeni koltuklar kapmak için nasıl taklalar attıklarını, Osmanlı zamanında, nüfus sayımlarında büyükbaş ve küçük baş hayvanların sayımı yapılırken bile yok sayılan,Cumhuriyet kazanımları ile erkeklerle eşit haklara sahip olan,sayılmakla kalmayıp, seçme ve seçilme haklarını elde eden kadınların,bugün Atatürk’e minnet duymaları gerekirken, Cumhuriyet dönemini esaret yılları görerek, Erdoğan’ın gözüne girmek için çalışan kadın vekillerin hallerini,hayret,şaşkınlık ve hayal kırıklığı ile izledik.”
SEÇMEN GELECEĞİNİ OYLAYACAK
Ercan “Evet, bundan sonra söz yüce Türk milletinindir değerli arkadaşlar. Referandum ile sandığa gidecek seçmen,sadece basit bir evet-hayır oyu kullanmayacak. Seçmen, gittiği sandıkta, alışkanlıklarını oylayacak. Seçmen,gittiği sandıkta,kazanımlarını oylayacak.Seçmen, sandıkta,dün kurtuluş savaşında dökülen kanlar ile vatan olan bu toprakların,arazi parçası olup olmadığını oylayacak. Seçmen sandıkta, geleceğini, kendinden olanın da geleceğini oylayacak.
Bu referandum, sadece basit bir oylama değil, bir varoluş, yok oluş mücadelesi değerli arkadaşlar. Atatürk’ün gerçekleştirdiği devirmler, var olacak mı,yoksa,yıkılacak mı? Atatürk’ün en büyük eserim dediği Cumhuriyet, ilelebet devam mı edecek,yoksa, sonu mu gelmiş olacak?
Samsun’dan başlayarak, İzmir’de son bulan, kurtuluş mücadelesinin armağanı bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devam mı edecek, yoksa rejimin şekli mi değişecek?
Böylesine bir süreçte toplumu aydınlatmak,bilgilendirmek,doğruyu görebilmelerini sağlamak hepimizi görevi diye düşünüyorum.
AKP iktidara geldiği günden bugüne,elindeki basın ve medya gücü ile,devletin imkanlarını sonuna kadar kullanarak,ve kendi sermayesini yaratarak, topluma yaptığı siyaseti dayatmaya çalıştı ve bunda da maalesef başarılı oldular. Değerli arkadaşlar,kutsal olan sorgulanamaz, kutsalı eleştiremezsiniz.
Bugün, AKP’nin yaptıkları sorgulanmıyor,eleştirilmiyor. Ne diyordu sayın Erdoğan, cemaat bizi kandırdı. PKK, HDP bizi kandırdı.Suriye konusunda bizi kandırdılar. PYD konusunda bizi kandırdılar. Her konuda kandırılıyolar amma lakin kimse neden kandırılıyorsunuz diye sorgulamıyor, eleştiremiyor.”
KİMSEYİ İNCİLTMEDEN
“Çünkü AKP yaptığı siyaseti bir şekilde kutsuyor. Tabanı Erdoğan’ı eleştiremiyor,AKP iktidarı dönemindeki hataları sorgulayamıyorlar. Erdoğan’a laf söyletmeyen bir kitle yarattılar değerli arkadaşlar.
İşte biz,bu süreçte, AKP’ye oy veren seçmenin sorgulamasını sağlayacak metotları kullanmalıyız. Kavga etmeden, kimseyi ayrıştırmadan belirleyen söylemler ile seçmeni ikna etmeye çalışmalıyız.
AKP, başkanlık süreci ile toplumu iyice ayrıştırdı,kutuplaştırdı.bendensin,benden değilsin mevzusuna getirdi. Bayrak-ezan-vatan meselesine getirdi. Evet diyecekler, bayrak-ezan-vatan severler, hayır diyenler ise,vatana ihanet edenler olarak yansıtmaya başladılar.
Oysa bu sistemi kuran,ulu önder gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlık sistemine, parlamenter sisteme nasıl baktığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri günlerinde, Atatürk’e 5 kişilik mebus heyeti abd deki gibi bir başkanlık olsun, gazi paşa hazretleri de, başkan olsun düşüncesiyle gitmek isterler. Gitmeden Celal Bayar’ın fikrini alırlar. Sayın Bayar, böyle bir teklifi sakın haaa kendisine götürmeyiniz, cevap çok sert olur uyarısına rağmen, heyet yine de Atatürk’e giderek düşüncelerini anlatırlar. Atatürk, büyük öfke ile, Erzurum kongresi, Sivas kongresi meclisti, burasıda millet meclisidir. Bizim Cumhuriyetimizin esası, meclis yetki ve esasına dayanır, padişahlıktan yeni kurtulduk, başınıza yeni padişahlar mı arıyorsunuz, padişahlık artık yoktur, olmayacaktır olur.”
İSTESEYDİ PADİŞAH OLURDU
“Cumhuriyeti kuran büyük şahsiyet, isteseydi bütün payeleri, bütün makamları üzerinde toplardı. İstese padişah olur, istese başkanlığı getirirdi. Hatta kendisini dünyadaki bütün müslüman ülkelerin halifesi de ilan edebilirdi.Oysa Atatürk kurduğu Cumhuriyete ve gerçekleştirdiği devrimlere en uygun sistemin parlamenter sistem olduğunu biliyordu.
Oysa bugün,bu sistemi lağvedip padişahlık hayali kuranların aymazlığını izliyoruz.
Yine bir gün,cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığın birleştirileceği haberi,basına yansır. Bu haberi okuyan Atatürk, öfke ile bunları birşeltirmek hangi akıl zorunun ortaya attığı görüştür?
Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığını birleştirmek demek,cumhuriyetin kuruluşuna ve felsefesine karşı çıkmaktır derken,sanki bugünleri işaret ederek,cumhuriyetin kuruluş ve felsefesine karşı çıkanların,hangi akıl ile zorları olduklarını göstermektedir.
Mecliste, gizli oylamada, açık oy kullananların, kullanmadığı pul ile poz verenlerin, cumhuriyet dönemini esaret yılları görenlerin, anayasanın ilk dört maddesi değiştirilebilir diyenlerin,cumhuriyet ve kuruluş felsefesi ne nasıl baktıklarını,hangi akıl ile zorları olduklarını görebiliyoruz sanırım.
Öylesine bir akıl tutulması ki,öylesine cumhuriyetin kuruluş felsefesine karşı çıkmak ki bu süreç,Türk ordusunu alıyor,taaa Suriye’ye kadar götürüyor.
Yetmiyor, ülkeyi yönetenlere Suriye’de cuma namazı kulma hayalini yaşatıyor. Yetmiyor Suriye’de terör örgütleri IŞİD ve PYD ile Türkiye’nin toprak bütünlüğü için savaş verdiriyor.
Fırat Kalkanı operasyonu ile Suriye’ye giren mehmetçik, bugün, el babda saldırıya uğruyor, maalesef şehit veriyoruz.”
TBMM’Yİ SAVAŞ ALANINA ÇEVİRDİLER
“AKP’li vekiller Erdoğan’ı başkan yapmak için TBMM’yi savaş alanına çevirirlerken, AKP’nin yanlış dış politikası yüzünden türk milletinin evlatları suriye’de can veriyor. Suriye’de Türkiye’nin toprak bütünlüğü için PYD terör örgütü ile savaş halinde olduğumuzu söylediler. Oysa terörist dedikleri PYD, Kobaniye paraşütle inmemişti değerli arkadaşlar. Ağır silahlarla donatılmış PKK’nın uzantısı PYD, 30 ekim 2014 tarihinde Türkiye’den geçerek Suriye’ye giriyordu. Hatırlayın,Türkiye’den geçerken, PYD’ye gösterilen ilgiyi. Özellikle, Nusaybin ve Kızıltepe’deki coşkuyu, kutlamaları. Sanki, kahraman ordunu cesur askerleri,savaş kazanmış edası ileTürkiye’den geçerken, gösterilen ilgiyi,yapılan konvoyları.
Bugün PYD’ye terörist diyenler,dün PYD’nin Türkiye’den geçişlerine izin veren zihniyettir. Bu zihniyet bugün başkanlık sistemi için,yeni anayasa için çırpınıyor değerli arkadaşlar.
Dün Kandilden indirilen teröristin ayağına seyyar mahkeme götürülerek, Habur’da, çadır tiyatrosu kuranlardır Erdoğan’ı başkan yapmak isteyenler. Tarihler çok önemlidir değerli arkadaşlar, dikkat ettiniz mi, PYD, 30 ekim de Türkiye’den geçerek Suriye’ye girmişti .
Osmanlı, Mondoros teslimiyet anlaşmasını da 30 ekimde imzalamıştı. Mondors teslimiyet antlaşması ile,Türk vatanı işgal ediliyor, Türük milletinin, hayat ve hakimiyet hakları yok sayılıyor, Osmanlı, Mondros antlaşması ile fiilen sona eriyordu. Yani adamlar,Osmanlı’nın son bulduğu tarihte,Türkiye’den geçerek, zafer kazandıklarını ima ediyorlar, Kürdistan’ı kuracaklarının mesajını veriyorlardı. Buna göz yuman zihniyet ise, referandum tarihini, gazi meclisin kuruluş tarihine denk getirerek, başka mesaj vermenin derdinde. Diğer yandan, FETÖ ile işbirliği yaparak, 2020 referandumuna kol kola girdiklerini unutmuyoruz. Fetullah Gülen’in gerekirse mezardakileri kaldırarak evet oyu verdiren fetvası, hala kulaklarımda çınlıyor. 2010 referandumu ile,cemaatin darbe girişimine giden yolun,önün açılmış oluyordu.”
DEMOKRASİ SÖZÜ VERDİLER
“Hatırlayın, o zamanda vesayet sistemine dem vuruyorlardı. Demokrasinin önünü açacaklarını ilan ediyorlardı. Sonuç olarak, ne öne sürdükleri vesayet sistemi bitmişti, nede demokrasimize bayram gelmişti. 2010 referandumdan çıka çıka, 15 temmuz darbe girişimi çıkıyordu.
Ülkeyi bu noktaya getirenlerdir,ısrarla başkanlık sistemini isteyenlerdir. Ne demişti Erdoğan, ülke patinaj yapıyor,başkanlık sistemi sayesinde güçlenip patinajdan kurtulacağız.
Sorunların, meselenin özü parlamenter sistem mi gerçekten? PKK, PYD, IŞİD terörünün sebebi parlamenter sistem miydi? FETÖ terör örgütünü, parlamenter sistemi mi bu hale getridi? Ekonominin dibe vurmasının sebebi başkanlık sistemi ile yönetilmemizden mi? Tarımdan sanayiye,eğitimden sağlık sistemlerine kadar yaşadığımız onca sıkıntının sebebi başkanlık sistemimi?
Tabiki değil, kurucu iradenin oluşturduğu parlamenter sistemi ile 1 asıra yakın süredir bu coğrafyada ayakta kalabildik. Bunca oyuna,bu kadar iç ve dış düşmana,bu kadar ihanete rağmen, bizleri ayakta tutandır parlamenter sistemi. Bugün verilecek mücadele,bu sisteme devam edip edememe mücadelesi. İlk mecliste bir gün,laiklik konusu oluyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk,o gün, meclise başkanlık ediyordu. Meclisin tanınan din alimlerinden bir vatandaş kürsüye geldi. Alaycı bir tavır ile, arkadaşlar bir laikliktir gidiyor, afedersiniz, ben bu laikliğin manasını anlayamıyorum, nedir bu laiklik diye söze başlayınca, başkanlık makamında oturan Atatürk, dayanamamış, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak,”Adam olmaktır hocam, adam olmaktır” diyerek hocayı susturmuştur.”
ADAM OLMAK YERİNE
“Bugün, Atatürk’ün kurduğu mecliste, nedir bu laiklik konusu diyenlerin torunları, bugün o meclisin yetkilerini tek adamda toplamanın mücadelesini yapıyor. Adam olmak yerine, adamı olmayı ilke edinenler, başkanlık için mücadele veriyorlar.
Onlar için, o kadar önemli bir mücadele ki Erdoğan’ı başkan yapma mücadelesi siz diyin vatan, biz diyelim bağımsızlık meselesi.
Bütün dertlerin başkanlık gelince biteceğini söyleyenler,olayın vahametinin o kadar farkında olacaklar ki,mecliste yeni anayasa maddeleri oylanırken yayını kapatarak, maç müsabakası koyuyorlar. Mesela Nutella’da kullanılan yağa gösterdikleri hassasiyeti,anayasa madde oylamasından gösteremiyorlar. Onlara göre, Nutella’daki yağ oranı insanı kanser ediyor,bize göre istedikleri maddeler geçerse, Türk toplumunu komple ortadan kaldırıyor.
Onların istediği,yeni anayasadaki Cumhurbaşkanına meclisi fes etme yetkisi verilmesi ve istikrarı bozanları hizaya getirmek için ohali ilan etme yetkisinin verilmesi.
Kim kullanıyor bu yetkileri, Afrika’da Gambiya ülkesinin başkanı. Adam seçimi kaybediyor, koltuğu bırakmayacağım diye direniyor. Adam seçimlerden sonra, barış, kanun, nizam çağrısı ile ohali ilan etmişti.
Diğer yandan ABD’nin yeni başkanı Trump,7 Müslüman ülke vatandaşının seyahat hakkını yasaklamıştı, fakat ABD federal yargıçlar bu duruma dur dedi.
AKP’nin yaptığı, dillerinde ABD gibi başkanlık sistemi, gönüllerinde yatan aslan ise Gambiya benzeri başkanlık sistemi.
Bir kere ABD anayasası, güçler ayrılığı ve kontrol denge prensibi ve uygulamalarını çok keskin çizgileri ile tayin etmişken,bizden beklenen,yargıyı tek adama bağlama prensibi.
ABD anayasasını yapanlar, kongreyi (yasa) halkın sesi ve demokrasinin garantisi olarak görmüşlerken, bizde ise,parlamenter sistemini bütün yetkileri elinden alınarak içi boşaltılmış, dört duvar ile çevrili bina haline getirme gayretleri.”
HERKESİ ATAYAN BİR YETKİ
“ABD başkanına tanınan bazı yürütme yetkilerinin kongre ile birlikte kullanılması öngörülürken, başkan kabine üyelerini, üst düzey bürokratları, büyük elçileri ancak, senatonun onayı ile atarken, AKP’nin istediği, başkan herkesi atayan, atamayı yaparken de kimseye danışmayan,canının istediğini üst düzey bürokrat,dilediğini büyük elçi olarak atayacak bir sistemin gelmesi.
ABD kongresinin en önemli görevi,başkanın görevi kötüye kullanırken başlarken,ve bu süreç başkana el çektrmeye kadar giderken, bizde,başkan,anayasa mahkemesinin 15 üyesinden 12’sini atayacak olması,geriye kalan 3 üyeyi de parti genel başkanı olarak yine kendi atayacak olması. ABD’de kongre mali konularda,başkana (yürütmeye) korkulu rüyalar yaşatırken, bizden istenen sistemde başkana, yürü ya kulum deniliyor. Dillerinde ABD, gönüllerinde Gambiya tipi başkanlık olanların, ülkeyi getirmiş oldukları karanlık tablonun profilidir bu yaşananlar.
Tarih belleği siyasetçi vicdanına benzemez değerli arkadaşlar.yaşananları bir bir kaydeder,unutmaz.bu günlerde tarihin belleğine kaydediliyor.
Bizlere düşen,totaliter rejim hayali kuranların oyunlarını bozarak, örgütlü halk gücü ile teokratik Monarşiye son veren, halkın kendi gücü ile kendisini yönetmesini sağlayan Atatürk’ün parlamenter sistemini ve onu oluşturan eserleri korumaktır. Atatürk nasıl ki, kurtuluş mücadelesini zaferle taçlandırmadan önce meclisi kurmuş ve kurtuluş mücadelesini meclis eliyle sağlamışsa,mebusların kurtuluş savaşının en kritik dönemlerinde başkomutan olunuz yalvarmalarını,ancak,meclis bu konuda yetki verir, ve bu görevi de belli süreliğine verirse,kabul ederim derken, meclisin önemini, kurtuluş mücadelesinin o en sıcak zamanlarında, en kritik dönemlerinde bile bizlere göstermiş ise,bizlere düşen,bu meclise,bu rejime,bu sisteme ve Atatürk’ün devrimlerine sonuna kadar sahip çıkalım. İnanıyorum ki,ezici çoğunluk,cumhuriyetimizin değerlerine bağlı ve Atatürk’ün ilkelerini benimsemiş olan Türk halkı bu anayasa taslağını kabul etmeyecektir. Ve yine inanıyor mu ki, Türk halkı Atatürk’ün aziz hatıralarına her zaman sahip çıkacaktır. Yeter ki referandum gerçek bir demokratik koşullarda yapılabilsin,devletin imkanlarını bir taraf sınırsızca kullanırken,bu imkanlar diğer taraflar bu imkanlardan yoksun bırakılmasın” dedi.