İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, NOW TV ekranlarında İlker Karagöz’ün gündeme dair sorularını yanıtladı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olabilmek için yaşadığı iştahın muhalefette de kendini göstermeye başladığını belirten Dervişoğlu, “Bakın neyi konuşuyoruz? Adayları konuşuyoruz” dedi.
Olası anayasa değişikliği ile ilgili takınılması gereken tavırların konuşulması gerekirken, muhalefetin başka şeyler konuştuğunu belirten Dervişoğlu, “Siyaset kişiselleşiyor. Siyasi partilerin özgün kimlikleri zarar görüyor. Herkes ‘kim, ne olacak’ tartışmasına düşerken, vatandaşın hali ne olacak sorusu cevapsız kalıyor” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, NOW TV ekranlarında İlker Karagöz’ün gündeme dair sorularını yanıtladı.
AK Parti Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam’ın “Gidin sağlık personelinin gırtlağına yapışın” şeklindeki sözleri sorulan Dervişoğlu, “Bu son derece tehlikeli bir cümle. Siyasetle iştigal ediyorsanız ne söyleyeceğinizi bildiğiniz kadar önce ne söylemeyeceğinizi bilmeniz lazım” dedi.
“Bu neresinden bakarsanız siyasetçiye yakışmayan bir üsluptur. Ayrıca kendi içinde suç da barındırıyor” diyen Dervişoğlu, “Bunu söyleyen insanın sorumlulukları tartışılmalıdır. Bu insan milleti temsil yetkisini bile hak etmiyor” ifadelerini kullandı.
Siyasetin hem kötü dilden hem de kötü siyasetçiden temizlenmesi gerektiğini kaydeden Dervişoğlu, “Bu son derece tehlikelidir ve sıkıntılı bir cümledir. Bunu kimse ‘Ağzımdan kaçtı. Şaka yaptım’ diye kimse geçiştiremez. Hiç kimsenin siyaset kurumuna bunu yapmaya da hakkı yoktur. Bu insanlık dışı bir şey, gaf falan değil, dil sürçmesi hiç değil. Bu zihnin arka planının kusulması halidir” değerlendirmesini yaptı.
TÜSİAD soruşturmasına tepki: “Türkiye konuşmalıdır”
Dervişoğlu, savcıları göreve davet etti.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında soruşturma başlatılmasına değinen Dervişoğlu, “Ben uzunca bir zamandır Türkiye’nin konuşması gerektiği hususunun altını çizmeye çalışıyorum. Türkiye konuşmalı ki, Türkiye sorunlarına tartışmalı ki karşı karşıya bulunduğu problemlerin çözümü noktasında da doğru adımlar atmayı becerebilsin. Türkiye susturuldu. Konuşanlar bugün hapishaneye gönderilerek haklarında soruşturma yapılıyorsa, meslektaşınız Suat Toktaş yapmış olduğu haberden kaynaklı olarak ‘bir daha böyle haberler yapılmasın’ diye tutuklanıyorsa elbette ki Türkiye susturulmak isteniyordur” dedi.
Dervişoğlu siyaset müessesesinin, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, aydınların, yazarların, sanatçıların konuşması gerektiğini vurguladı.
“Türkiye’de yargı sisteminin tartışıldığı ve bunun bir güvensizliğe sebep olduğu söyleniyor” diyen Dervişoğlu, “Bu cümlenin neresi yanlıştır? Kimde yoktur bu kanaat? Bu cümle altı çizilecek ve doğru diye duvara asılabilecek bir cümle. Türkiye’de en çok zedelenen müessese adalettir. Adalet müessesinin zedelendiği bir yerde zedelenmemiş hiçbir müessese kalmaz.” İfadesini kullandı.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklandığı hatırlatılarak “Korkuyor musunuz?” sorusuna yanı veren Dervişoğlu, “Korkan konuşmaz. Ben Türkiye’nin meselelerini konuşmayan millet tarafından memur edilmiş bir siyasi kimlik ve kişiliği taşıyorum. Bu ülkenin sorunlarını, karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri eğer işaret etmezsem sorumluluğunu yerine getirmeyen bir kişi konumuna düşerim. Bundan dolayı benim karakterimle korkuyu yan yana koyabilmek, sorumluluk penceresinden bakıldığında mümkün olabilecek bir şey değildir.” dedi.
Bakan Tunç’a TÜSİAD tepkisi
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un sürece dair çıkışına tepki gösteren Dervişoğlu, “Bir sivil toplum kuruluşunun sicilinin bozuk olduğunu söylüyorsunuz. Bu muhataplarınızın aşağılamak, istiskal etmek anlamına gelir. Bahsetmiş olduğunuz sivil toplum kuruluşu, 100 binlerce insana iş ve ekmek kapısı açan, istihdam sağlayan bir sivil toplum kuruluşu. Bu kuruluşa karşı birtakım eleştirileriniz olabilir. Eleştirilmesi gerektiği zaman eleştirirsiniz ama bu kuruluşun herhangi bir mensubu Türkiye’yle ilgili doğru bir şey söylediğinde de onun tartışmaya değer bulmak mecburiyetinde olduğu gerçeğini ile buluşursunuz. Arkadaşlar bunu yapamıyor. Kendilerine herhangi bir eleştiri geldiğinde hemen vaziyet alarak, kendi varlıklarını korumak adına böyle ipe sapa gelmez beyanlarda bulunuyorlar” ifadesini kullandı.
“Bunu söylemek soruşturma gerektiriyorsa ben de ifade ediyorum”
Soruşturmaya konu olan “Sistem çöktü” çıkışına dikkat çeken Dervişoğlu, “Çökmedi mi?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu sistem her geçen gün tek adamlığa evrildiği müddetçe -ki biz bunu her alanda görüyoruz. İktidarca yapılan, bu sistemin revize edilmesine yönelik birtakım açıklamalarını da okuyoruz. Sistemin çöktüğüne herkes şahit.
2018 yılında yürürlüğe giren bu sistem Türkiye’nin omzunda bir külfettir, bir ağırlıktır ve bir yüktür. Bunu söylemek bir soruşturma gerektiriyorsa bunu ben de ifade ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Dervişoğlu, “Bu eleştirilerden ders çıkarmak dururken, ‘muhalefeti konsolide ediyor’, ‘muhalefeti tek bir çatı altında toplamaya çalışıyor’, ‘bu bundan sonraki dönemin yol taşlarını döşüyor’ türünden eleştiriler, hem bunu söyleyen insanların tecrübelerine ve müktesebatına yakışmıyor hem de kendilerine ağır gelen o sıfatlara yakışmıyor” diye ekledi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti için demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti dendiğine ancak Türkiye’de yine en çok bu kavramların tartışıldığına işaret eden Dervişoğlu, “Düşünebiliyor musunuz? Demokratik, laik, sosyal ve hukuk devletiyiz ama demokrasi tartışma konusu, laiklik tartışma konusu, hukuk ve adalet tartışma konusu, sosyal devlet tartışma konusu” şeklinde konuştu.
“Adalet herkese lazımdır, zamanı da gelecek”
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu şöyle devam etti:
“Ben bunların iş başına geldiği günden beri, herkesi sindirebilmek için nakısalarını nazar itibare alarak bir strateji kurguladıklarına inanıyorum. Bunlara göre sermaye ürkektir. Çünkü, Türkiye’de sermaye devletle iç içedir. Dolayısıyla devletin gücünü sermayenin üzerinde bir güce dönüştürmek ve eskiden inandıkları sermaye ürkektir düşüncesinden hareketle yeni bir yol haritası tanzim ettikleri kanaatini taşıyorum. ‘Bir kuruluşun argümanlarını ve enstrümanlarını elimizin altında bulunduruyoruz akıllı olun’ demek suretiyle de onlara çeki düzen vermeye çalışıyorlar. Türkiye’nin hakkını hukukunu korumak bütün vatandaşların görevidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu noktayı nazardan bakıldığında sahipsiz değildir. Ve bugün olup bitenlerin hiçbir tanesi de yarınları da karşılıksız kalmayacaktır. Dolayısıyla kişilere, kurumlara, siyasi partilere, onların geçmişlerine bakarak, onları sigaya çekmeye kalkışmak bizim kolay sindirebileceğiniz bir şey değildir. Bakın açıkça söylüyorum, ben sonuna kadar konuşmaya devam edeceğim. Şu tarihte böyle olmuştu, bugün de seni linç ederim mantığıyla insanları doğruları konuşmaktan alı koymaya çaba sarf etmek kabul edilebilir bir davranış değildir. Bakın belli bir dönem gelecek ve göreceksiniz artık ifşa dönemi başlayacak. O ifşa döneminde de bunları yapanların ne olacağını göreceğiz. Adalet herkese lazımdır, zamanı da gelecek.”
“Bu bir kalkışmadır”
Terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’a yönelik çağrıyla başlayan sürece ilişkin görüşleri sorulan Dervişoğlu, “Bu süreci başladığı andan itibaren bir kalkışma olarak tanımladım. Türkiye Cumhuriyeti’ne, onun kuruluş ilkelerine ve Cumhuriyetin değerlerine ve kuruluş felsefesine karşı bir kalkışmadır. Türkiye’ye, cumhuriyetsizleştirilmeye, Türksüzleştirilmeye çalışılıyor, üniter devlet yapısının değiştirilmesine zorlanıyor. Türklük ve vatandaşlık tanımının üzerinde tartışma yaşanmasına sebep teşkil edebilecek adımlar atılıyor. Dolayısıyla bu Cumhuriyetimizin 100. yılından sonra yaşama geçirilmiş bir kalkışma sürecidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti geleceğini Abdullah Öcalan’a, Kandil eşyalarına, Irak’ın kuzeyinde Barzani’ye bağlamışsa ve çözümü o kapılarda arar hale gelmişse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlerin ve Türkiye’yi yönetenlere destek olanların bundan utanması lazım” dedi.
“Bu ülkenin geleceğine ihanet ediyorlar”
Türkiye’nin yaşadığı sorunların çözümsüz bırakılmaması gerektiğini belirten Dervişoğlu,
“Ama daha önce denenmiş bir süreci bugün pişirip farklı yöntemlerle yaşama geçirmeye kalkışmak bu ülkenin geleceğine ihanettir. Türk milletini uyutmak istiyorlar. Buna izin vermeyeceğimizi ifade ediyorum ve bunu sıklıkla tekrarlıyorum. Çünkü bu uyuma hali eğer temin edilmiş olursa, millet bu kötü kabustan uyanmayacak hale gelir.” ifadesini kullandı.
“Mehmet Uçum’un timsah gözyaşları”
HÜDA-PAR’ın insani çözüm çalıştayı bildirgesine Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un verdiği tepki hatırlatılan Dervişoğlu, “Mehmet Uçum’a söylenmesi gereken şey şu bence; eğer buna bir ihanet süreci demişse, bu süreci destekleyen insanların da durumuna bakmak lazım. Mehmet Uçum’un durumu yavrusunu yiyen timsahın gözyaşları diye tarif edilebilir” değerlendirmesini yaptı.
HÜDA-PAR bildirisi: “Memleket tehdit ediliyor”
Bildirinin, Kürt Teali Cemiyeti’nin taleplerini barındırdığına işaret eden Dervişoğlu, “Üniter devlet yapısını tehdit ediyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin tek dilliliğini tehdit ediyor. Sistem eleştirisi koyuyor. Yaşadığımız coğrafya içerisinde bölünme istemiyoruz diyor ama farklı bir devlet tanımlaması yapıyor. Federasyona yol açacak akabinde konfederasyonun teşekkül etmesini temin edecek emareler barındırıyor. Bunu söyleyenler bu hükümete destek olan siyasi partiyi temsilen bunu söylüyorlar. HÜDA-PAR bugün hükümetin ortağı pozisyonundadır. Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarında ellerini kaldırdıkları partinin mensupları ya da genel başkanı söylüyor bunları. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasasına göre bu söylenenler kabul edilebilir değil. Bu ifadelerin tamamı da kanunlar nezdinde suç olan ifadelerdir. Herkes hakkında resen soruşturma başlatılan savcılara buradan da söylüyorum; ben de tehdit edildim kimseye şikayet etmedim ama burada tehdit edilen memleket olduğu için bunu yapanlar hakkında mutlak suretle bir hukuki işlem başlatılmalı.” açıklamasını yaptı.
“Bu ülkeyi böldürtmeyiz”
Dervişoğlu, “Türk milletinin geleceğini tehdit altına alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasına kasteden bu kabil saldırılara karşı vaziyet alması gerekenler bu ülkeyi yönetenler olmalı. Bu ülkeyi yönetenler buna sebep oluyorsa biz ne yapalım? Sessiz mi kalalım? Bunların hiçbiri doğru bir biçimde nazar itibari alınmıyor. Varsa yoksa erken seçim mi, varsa yoksa Cumhurbaşkanı adayı belirlenmesi mi, varsa yoksa bir siyasi partinin iç meselelerinin tartışılması mı? Bunlar konuşuluyor Türkiye’de. Bakın bunu açık ve net söylüyorum. Bu ülkeyi böldürtmeyiz. Bu Cumhuriyeti yıktırmayız. Kimse böyle bir ham hayalin peşinden koşmasın. Ama bu ülkeyi yönetenlerin seçim kazanmak uğruna, Anayasa değiştirmek uğruna, mecliste nitelikli çoğunluk elde etmek uğruna Türkiye’nin başına bela olabilecek ve uzun vadede çözmek zorunda kalabileceğimiz sorunlarla bizleri baş başa bırakmasınlar istiyoruz.” diye ekledi.
“Kürt’ü Türkmen’le, Alevi’yi Sünni’yle, sağcıyı solcusuyla barıştırmak bizim vazifemiz”
İktidarın bundan sonra farklı bir muhalefet göreceğinin altını çizen Dervişoğlu, “Gerçekleri anlatan bir muhalefet görecekler. Farkını fark ettiren bir muhalefet görecekler. Kendi iç dinamikleriyle birleşme arzusu taşıyan bir muhalefet değil, sağcıyı solcusuyla birleştiren, Kürt’ü Türkmen ile birleştiren, Alevi’yi Sünni ile birleştiren bir birlik anlayışıyla hareket eden bir muhalefet görecekler. İYİ Parti’nin Türk siyasetinde temsil ettiği misyon tamamen budur. Açık söylüyorum bunu. Kürt’ü Türkmen’le, Alevi’yi Sünni’yle, sağcıyı solcusuyla barıştırmak bizim vazifemiz.” ifadesini kullandı.
“Olağanüstü hal şartlarının taşları döşeniyor”
Recep Tayyip Erdoğan’ın ömür boyu cumhurbaşkanı olmak istediğinin mesajını veren Dervişoğlu, “Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı 2 kez seçiliyor diyor. Cumhurbaşkanı üçüncü kez seçilmiştir. Dördüncü kez seçilmesinin yolu aramakta. Benim endişe ettiğim şey şudur. Bu aynı zamanda olağanüstü hal şartlarının da taşlarını döşüyor. Hepimiz biliyoruz bu iktidar olağanüstü hali çok sever. 2007’den itibaren olağanüstü hal ile yönetiliyoruz. Bu iktidar ve ortakları olağanüstü hali sevdiler. Ondan sonra olağanüstü hal koşullarında sistem değiştirecek bir referandum gerçekleştirdiler. FETÖ ile olan mücadele, 15 Temmuz hain kalkınma süreci, bunlar hep olağanüstü hal rejiminin taşlarını döşeyen uygulamalardır. Şimdi de aynı şey arzulamak isteniyor” şeklinde konuştu.
“Olağanüstü hal, olağanlaştırıldı”
Türkiye’de eksik teşebbüs safhasında kalmış bir darbenin, dünya siyasi tarihinde görülmemiş bir biçimde rejim değişikliğine sebep olduğunu kaydeden Dervişoğlu, “Peki nedir bunun gerekçesi? ‘Cumhurbaşkanı, olağanüstü hal koşulları münasebetiyle zaten olağanüstü hal yetkileri kullanıyor, bu yetkileri hukukileştirelim ve böyle bir sistem değişikliğine gidelim’ denilmiştir. Yani olağanüstü hal, olağanlaştırılmıştır. O sebeple 2018’den beri yapılmış değişiklik esasen bakıldığında, olağanüstü hal şartlarının devam ettiğinin göstergesidir. Bütün bunları devlet yönetimi açısından, siyaset bilimi açısından, siyaset sosyolojisi açısından, felsefi açıdan değerlendirmek lazım. Ve bugün düne bakarak, yarın ne yapabileceklerinin muhtemel olup olmadığı da oradan çıkarılması lazım” değerlendirmesini yaptı.
“Muhalefetin bütünleşik bir strateji uygulaması lazım”
Erdoğan’ın yeniden aday olamayacağını vurgulayan Dervişoğlu, bu durum karşısında muhalefetin tavır belirlemesi gerektiğini ekledi.
AK Parti Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın seçim takvimine ilişkin açıklamalarına değinen Dervişoğlu, “Seçimin takvimini belirleme imkanını Recep Tayyip Erdoğan’a verirseniz Elitaş da çıkar böyle konuşur. ‘2028’de yapılacak seçimi Erdoğan’la yarışmak istiyorsanız 2027’nin Kasım Ekim ayına alalım’ diyor. ‘Erdoğan’ı bir kez daha seçtirelim’ diyor. (Yapılması gereken ne?) Muhalefetin bütünleşik bir strateji uygulaması lazım. Bütün muhalefet partilerinin tek adamlığı tahkim edecek ve Recep Tayyip Erdoğan’a ömür boyu seçilme imkanı verecek anayasa değişikliğinin neresinde duruyorlar? Bunu açıklamaları lazım. İki, yine Elitaş’ın işaret ettiği erken seçim kararı alacak ve Erdoğan’ı yeniden aday haline getirecek siyasi stratejinin yeniden yaşama geçirilmesi için ne yapacak? Onun çerçevesini belirlemesi lazım. Bu anayasa bizim anayasamız. Muhalefetin tek adamlığı tahkim eden bir anayasa değişikliğinin yanında durmayacağını kamuoyuna deklare etmesi lazım. Ben bunu yapıyorum. Erdoğan’a bir kere de aday olabilme imkanı tanımak üzere takviminin iktidar tarafından belirlendiği bir erken seçim sürecinin parçası olmamak lazım.” ifadesini kullandı.
“Parlamenter demokratik sisteme geçiş unutuldu”
Türkiye’de parlamenter demokratik sisteme dönüşü telaffuz eden İYİ Parti’den başka parti kalmadığına işaret eden Dervişoğlu, “Oysa parlamenter demokratik sisteme geçiş bütün muhalefet partilerinin üzerinde müştereken karar verdiği bir durumdu. Bu unutulmuş, unutturulmuştur. Herkes siyasi hırslarının peşine takılır hale getirilmiştir. Ne yapmak lazım sorusunun cevabın 6 ay önce verdim. Bu yolda atılmış doğru bir adıma şahit olmadık. Çünkü Tayyip Erdoğan’da söz konusu olan iştiha başkanlarında da kendisini göstermeye başladı. Bakın neyi konuşuyoruz, adaylığı konuşuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Olası anayasa değişikliği ile ilgili takınılması gereken tavırların konuşulması gerekirken, muhalefetin başka şeyler konuştuğunu belirten Dervişoğlu, “Siyaset kişiselleşiyor. Siyasi partilerin özgün kimlikleri zarar görüyor. Herkes ‘kim, ne olacak’ tartışmasına düşerken, vatandaşın hali ne olacak sorusu cevapsız kalıyor” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı adayı olacak mı?
Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı sorulan Dervişoğlu, “Ben Türkiye’nin konuşması gereken meseleleri adım adım konuşulmasından yanayım. Yakın takvimde cumhurbaşkanlığı seçimi olmadığına göre; aday mıdır değil midir yönünde bir tartışmanın tarafı olmam doğru olmaz. Kişi böyle kararları da kendi kendine alamaz. Bu kararı kişi kendi kendine alırsa Recep Tayyip Erdoğanlaşır. Zaten bu sistemden en büyük endişem odur. Recep Tayyip Erdoğan’ın üzerine göre bir anayasa elbisesi dikilmiştir, şimdi onun üzerine uygun olarak dikilen o elbiseyi giydirecek adam bulamamaktadırlar. Bu sistemde ısrar eder, parlamenter demokratik sisteme geçmezsek; bu yetkiler herkesi şaşırtır ve Türkiye önümüzdeki dönemde Recep Tayyip Erdoğan’la devam etmese bile Recep Tayyip Erdoğan gibilerin türevleriyle devam eder.” yanıtını verdi.
Dervişoğlu şöyle devam etti:
“Altını çizerek tekrarlıyorum, Türk siyasetinde İYİ Parti’nin ve Müsavat Dervişoğlu’nun
görevi milleti birleştirmektir. Millet diye tarif edilenin içinde her şey vardır. Sağcıyı solcusuyla birleştirmek, dindarı sekülerle birleştirmek, Alevi’yi Sünni’yle birleştirmek, Kürt’ü Türkmen’i birleştirmek ve Cumhuriyet çatısı altında güçlendirmektir görevimiz. Bunu gerçekleştirmek için Yapılması icap eden her şeyi yapacağım. Başıma gelecek ne varsa da katlanmaya hazırım.”