Evrenin yaradılışı ile birlikte insanoğlu’na da yer yüzünde yaşam hakkı tanındı.
Öyle ki Allah, düşünebilme kabiliyeti verdiği insanoğlu’na adaleti tecelli etti.
İnsanoğlu da önce Hak’ça düşünüp, sonra vicdanı ile karar vermenin “Dünya” ile “Ahiret” arasında ki bağını keşfetti.
Kulluğun temelinde yatan “saflığın” yerini kurnazlığa ve aç gözlülüğe bıraktığınız an Dünya ahiretiniz, Ahiret ise Dünya’nızdır.
Vazifesini unutan ve gayesinin dışına çıkan insan, sıradan basit ve değersiz yani kısacası müptezel olur.
Sıradan ve değerini yitirmiş olanlar, yıldızlı dünyanın ışıltısında hanutçu yani günü kurtaran sermayeciler kervanına katılırlar.
Ne acıdır ki, bugün bunlardan çok sayıda var. Kişiliğini ve vicdanını bir paçavra gibi çöpe atmış, toplumun içine karışmış, kraldan çok kralcı olmuş, müptezeller.
Memleketin bekasına, namusuna sahip çıktığını savunan ve buna inandıranlar, inandığımız değerlerimizi bir bir yok etmekte oysa.
Yozlaşmanın temelleri de işte bu tip insanların çoğalması ile atılıyor.
Topluma; yalanı, dolanı, üçkağıtı ve bilumum kötü alışkanlıkları entegre edenler, iyilerin yaşama haklarını da gasp ediyor.
Saygın bir hayatı, rahat bir hayatı hak ettiklerinin inancı ile yaşarlar. Hak, hukuk ve adaletin tecelli edeceği günü hesap etmezler. Yaşamlarının temelini başkalarının hayatlarından çalarak sağlamlaştırırlar.
Vicdanları duvardır. Uzanılması mümkün olmayan yüksekliğe inşa ederler. Duvarın öteki yanında ki akan göz yaşını, ve acıları perdelerler.
Mazlumun alasını oynar, kalbin hasını kırarlar. Memleketim der, hasını satarlar.
İşte bunlar, ete bürünmüş insan müptezelidir, hanutçudur.
Allah, iyileri korusun!..