“SİYASİ İKTİDAR; “ENFLASYON DÜŞÜYOR” DERKEN, MERKEZ BANKASI; TAHMİNİNİN 2 KATI KADAR ARTIŞ YAPARAK ENFLASYONU YÜKSELTMEKTEDİR”
Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon hedefini yükseltmesine değinerek konuşmasına başlayan Dervişoğlu; “%21 hedefini, %24 olarak güncellediler. Dahası tahminin üst noktasını %29’a çıkardılar. Gerekçeleri nedir diye baktığımızda ise; gıda fiyatlarında, kiralarda ve özellikle “yönetilen-yönlendirilen” fiyatlardaki “yüksek artış” sebebiyle ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Meali ise şudur; hükümetin yanlış politikalarının faturası olan zamların sonucunda bu değişikliğe mecbur kaldık. Bir gece yarısı kararnamesi ile görevden alınma belasına mesajları da cümleleri de eğip büküp yeni yeni terimleri kullanmak zorundalar. Görüldüğü gibi 2025 yılının henüz 2. Ayı dolmadan, enflasyon hedefi, ikinci kez değiştirilmiştir. Ve bu değişiklik ile; sadakadan da beter verilen maaş zamları şimdiden erimiş, tahmine dayalı verilecek maaş zamları da şimdiden tükenmeye başlamıştır. Merkez Bankası açıkça söyleyemese de, bu havalı civalı kalabalık lafların özeti kısaca; “Hükümetin yüzde 44’e varan yeniden değerleme oranı adını verdiği Harç-ceza- vergi artışları, otoyol-köprü geçişlerine yapılan afaki zamlar, aile hekimi katkı ücreti gibi sağlıkta alınan katkı paylarında yüzde yüzü aşan zamlar, Enflasyon hedefinin tutmamasında ve tahminlerin güncellenmesinde etkili olmuştur”. Siyasi İktidar; “enflasyon düşüyor” derken, Merkez Bankası; tahmininin 2 katı kadar artış yaparak enflasyonu yükseltmektedir. Bu körler idaresinde bir gözün gördüğünü diğer göz görmemektedir” dedi.
“YAPILMASI GEREKEN ENFLASYON TAHMİNİNDEKİ 3 PUANLIK ARTIŞIN HEMEN MEMURA, EMEKLİYE, ASGARİ ÜCRETLİYE YANSITILMASIDIR”
“Memura verdikleri göstermelik zam, ikinci ay hesaplara yatmadan, emeklilere verdikleri sadakanın ocak ayı farkı yatmadan enflasyon hedefi değiştirilmiştir. Bu alenen nitelikli siyasi dolandırıcılıktır” diyerek sözlerine devam eden Dervişoğlu; “Milletimiz bizzat iktidar tarafından; kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla kasten fakirleştirilmektedir. Her konuda konuşan AK Parti Genel Başkanı ise Dostu Trump’ın çılgın Gazze planı konusunda suskun olduğu kadar, bu durum karşısında sus pustur. Çünkü konuşmak için, seçim yaklaşıp da cülus dağıtma zamanı gelmesini bekler. Bu tür rakamlarla seçimden önce ilgilenmez. Aklı başında ekonomi kurmaylarına sesleniyorum, işini yapmaya çalışan ehli namus profesyonellere söylüyorum: Yapılması gereken ivedilikle enflasyon tahminindeki 3 puanlık artışın, amasız ve fakatsız hemen memura, emekliye, asgari ücretliye yansıtılmasıdır. Yapılması gereken tüm emekçi kesimlerin enflasyona ezdirilmediği bir formülün vakit kaybetmeden devreye sokulmasıdır. Bununla ilgili olarak hazırladığımız yasa teklifini de en kısa sürede Meclis’e sunacağız. Ama ne yazık ki bu garabet sistemde Meclis hep söylediğimiz gibi bir sessizlik vadisi, bir el indir el kaldır Saraydan geleni kabul et yeri olarak görülmektedir.
“ARTIK VATANDAŞIMIZIN ÜZERİNE DÜŞEN GÖREV VE SORUMLULUK BU İKTİDARA GÜLE GÜLE DEMEKTİR.”
2024 yılı sonu itibariyle bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısının kabaca 5 milyona ulaştığına dikkat çeken Dervişoğlu; “Aileleri de hesaba katarsak 20 milyondan fazla insanımız kredi kartı borç batağındadır! Sadece kredi kartı borcundan ötürü yasal takibe alınanların sayısı 2023 yılına göre geçen yola ortanla iki katı artmış ve 1,5 milyon kişiye yaklaşmıştır. Bireysel kredi borcundan dolayı 1 milyon 200 bin kişiye ulaşmıştır. Vatandaşımıza reva görülen şudur: Kredi kartı ve kredi borcu sarmalında vatandaş didinecek, hayatta kalmaya çalışacak bu saray azınlığı da refah içinde kalacak. Artık vatandaşımızın üzerine düşen görev ve sorumluluk bu iktidara güle güle demektir. Eğer cümleten bunu yapamazsak, bu rakamların da iki katını telaffuz edeceğiz. Bu gelmekte olan bir afettir. Tıpkı deprem gibi, bağıra bağıra gelmektedir! Ülke parasını pula çeviren AKP İktidarı, sırf ekonomideki ağır kriz hali ortaya çıkmasın diye kağıt paralarda da değişikliğe gitmemektedir. Merkez Bankası verilerinden söylüyorum. Ocak 2025 sonu itibariyle 100 ve 200 TL’lik banknotların piyasadaki kağıt paraya oranı %96dır. Bu oranın yarısından fazlası 2010’da 140 Dolar alınabilen bugün ise 5 dolar anca eden 200 TL’dir. Bu ısrar ve algı operasyonlarını devam ettirmek adına “aklıllarıyla inatlaşan halleri” Ülke ekonomisini dünya’dan iyice uzaklaştırmakta ve daha yıkıcı sonuçların doğmasına yol açmaktadır” ifadelerini kullandı.
“KORKUTARAK UYUTUYORLAR. AÇ BIRAKARAK SUSTURUYORLAR. ALLAH’IN İSMİYLE DE ALDATIYORLAR!”
İktidarın dışarıda, dış politikayı ticaret malzemesi yaparken, içeride de sadaka kültürü ile korku siyasetini el ele yürüttüğünü belirten Dervişoğlu;
“Havuç da sopa da sarayın elindedir. Sarayın kontrolü ise 25 yıl önce aldıkları asıl vazifelerini aldıkları yerde, gömleklerini çıkartıp iradelerini teslim ettikleri efendilerinin elindedir. Biz İYİ Partililer olarak Sinan’ın kanının döküldüğü yerde Narin’in öldürüldüğü yerde Hatay’da, Maraş’ta, Adıyaman’da insanımızın enkaz altında kaldığı yerdeyiz. Yangınla kaybolup giden pırıl pırıl çocuklarımızın, güpegündüz herkesin gözü önünde öldürülen kadınların gözlerinin açık gittiği yerdeyiz! Her gün bir operasyonla güne başlıyor. Bir operasyon haberiyle günü tamamlıyoruz. Her gün bir sansür, bir yayın yasağı, tutuklama… Her gün cinayet haberleri, Her gün bir başka caninin salıverilmesi, beraat etmesi, bir başka çete ve mafya liderinin verdiği fotoğraflar, trafikte cinnet, sokakta cinnet, çarşıda pazarda cinnet! Öte yanda, her gün bir genç intiharı, her gün bir başka orman katliamı, her gün bir başka ihale yağması… Korkutarak uyutuyorlar. Aç bırakarak susturuyorlar. Allah’ın ismi ile de aldatıyorlar!” dedi.
“BU DÜZENDEN KURTULUNCAYA KADAR KAHROLSUN İSTİBDAT, YAŞASIN ADALET DİYE HAYKIRMAYA DEVAM EDECEĞİM”
Dervişoğlu şöyle devam etti:
“Normalleştirilen sadece ölümler değildir. Normalleştirilen tutuklamalar, hapisler, tehditler değildir. Normalleştirilen OHAL rejimidir. Normalleştirilen istibdattır! İstibdat, milletin köleliğidir. İstibdat, milletin sefaletidir. Bu yüzden milletime verilmiş sözüm var! Ve tekrarlamaktan asla vazgeçmeyeceğim! Verdiğim mücadele, istibdatın her çeşidiyledir. Bu konuda hiçbir çekincem, hiçbir tavizim yoktur, olmayacaktır. Bu düzenden kurtuluncaya kadar, kahrolsun istibdat, yaşasın adalet diye haykırmaya devam edeceğim.”
“SİBER GÜVENLİK YASASINA DAİR: BUNU DİSTOPİK ROMANLARLA, BİLİM KURGU FİLMLERİYLE BİLE AÇIKLAMAK ZORDUR.”
“Geçen hafta geçirdikleri Devlet Denetleme Kurulu Kanunundan yani Kayyım yetkisini genelleştirdikleri düzenlemeden sonra şimdi de Siber Güvenlik yasası diye yeni bir istibdat yasası çıkartıyorlar” diyerek sözlerine devam eden Dervişoğlu şunları söyledi: “Söz konusu yasa teklifi ile Cumhurbaşkanı’na bağlı, Siber Güvenlik Kurulu Başkanlığına olağanüstü yetkiler verilmektedir. Olağanlaşmış sürekli bir istisna halinde olağanüstü yetkili bir iktidar yaratmak için bir adım daha ilerlemek istemektedir. Getirilen yasa teklifi ile diğer yasal düzenlemelerde de olduğu gibi yargı organı yine devre dışı bırakılmak saraydan tek tuşla işleri halletmek istemektedirler. Çünkü Bunlar OHAL bağımlısıdır. Kanun teklifinin “Denetim” başlıklı 8. maddesi; Siber Güvenlik Kurulu Başkanlığına, demokratik bir hukuk devletinde verilmesi mümkün olmayan olağanüstü yetkiler tanımaktadır. Buna göre sosyal medyanın, internetin, dijital mecraların, GSM operatörleri ve cep telefonlarının, mesajlaşma ve yazışmaların kontrolü ve denetimi saraydaki bir grup memurca yapılabilecektir. Bu yetkiler, insanların mahremine el atma yetkileridir. Yine Siber Güvenlik Kurulu Başkanlığına “Hakim kararı olmaksızın ev, işyeri, kurumlarda ve ofislerde arama yaptırma” yetkisinin verilmesi ise
Bu haram bilmezlik ve mahrem tanımazlıktaki sınırsızlıklarını izah etmektedir. Bırakın hukuku, bırakın demokrasiyi, bunu distopik romanlarla, bilim kurgu filmleriyle bile açıklamak zordur”
“NE OLDUĞU TAM BELLİ OLMAYAN, BELİRSİZ BU SUÇLAMA İLE BASKI VE KORKU İKLİMİNİN DAHA DA YAYILMASININ HEDEFLENDİĞİ AÇIKTIR”
“Bu düzenleme AKP’nin aklındaki devletin ne olduğunu göstermektedir. Ve Vahim düzenlemeler sadece bu madde ile sınırlı değildir. Teklifte Türk Ceza Kanunu’nda olmayan yeni suç ve cezalar da getirilmektedir. Bunlarda biri şu şekildedir: “Siber uzayda veri sızıntısı olmadığı halde, veri sızıntısı yapılmış gibi bu yönde algı oluşturmak suretiyle, kurumları veya şahısları hedef almaya yönelik faaliyet yürütenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.” Ne olduğu tam belli olmayan, belirsiz bu suçlama ile baskı ve korku ikliminin daha da yayılmasının hedeflendiği açıktır.”
“BİZİM KİŞİSEL VERİLERİMİZİ SAKLAYAMAYAN, ULUSLARARASI ÇETELERE KAPTIRAN BU ADAMLARA AİLE MAHREMİMİZİ TESLİM EDEBİLMEMİZ ASLA VE KATA MÜMKÜN DEĞİLDİR”
“Erdoğan ve avanesi sonsuza kadar sürdürmek istedikleri OHAL ve istibdat rejimini, çocuğunuzun evdeki bilgisayarına, sizin aile mesajlaşma grubunuza kadar sokmak istemektedir. Emin olun hepiniz birer potansiyel suçlu, potansiyel terörist, potansiyel tutuklusunuz bu kanun çıktığı andan itibaren. Belediye başkanı, Parti genel başkanı, gazeteci, Hoca, Avukat, İş adamı, sanatçı, aydın hiç farketmez! Korku düzenleri için her an kendinizi hapishanelerde bulabilirsiniz. Ülkemizin nüfus ve vatandaşlık bilgilerini, kimlik, mal-mülk, banka bilgilerini, vatandaşın soyunu sopunu, tahlillerini, hastalık geçmişini e-devlet üzerinde koruyamayıp dünyadaki suç çetelerinin ve dolandırıcıların eline teslim edenlere adına siber güvenlik dedikleri bu yasayla sözüm ona internet ve diğer dijital mecraları koruyacaklarını zannederek namusumuzu teslim edeceğimizi beklemek abestle iştigal olmalıdır. Bizim kişisel verilerimizi saklayamayan, uluslararası çetelere kaptıran bu adamlara aile mahremimizi teslim edebilmemiz asla ve kata mümkün değildir. Ama bunlar bunu istiyorlar ve bahsettiğim gerekçelere bağlı olarak bunu arzuladıklarını ifade ediyorlar. Ben bu gülünecek gerekçeye gülemiyorum. Çünkü durum çok vahim ve bunların niyetleri çok şeytancadır!”
“DAHA ÖNCE, SÖYLEDİK YİNE SÖYLÜYORUZ; “ZULMÜNÜZ ARTSIN Kİ TEZ ZEVAL BULASINIZ.””
Adına siber güvenlik dedikleri bu yasayla sözüm ona internet ve diğer dijital mecraları koruyacaklar öyle mi? Ben bu gülünecek gerekçeye gülemiyorum Çünkü durum çok vahim ve bunların niyetleri çok şeytancadır! Bu iktidarı yolcu etmediğimiz sürece ne milletimizin verileri ve mahremi güvence altında olacak ne de toplum, özgürlüklerin esas olduğu bir huzur iklimine kavuşacaktır. Daha önce, söyledik yine söylüyoruz; “zulmünüz artsın ki tez zeval bulasınız.” İktidar sahipleri ne yapsanız boş, herkesi sustursanız bile ben susmayacağım, biz susmayacağız. Türk milletinin susturulmasına da sessiz kalmayacağız!”
“TÜRKİYE’Yİ TÜRKLERDEN TEMİZLEMEYE ÇALIŞANLAR BİR YANDA, GAZZE’Yİ FİLİSTİNLİLERDEN TEMİZLEMEYE ÇALIŞANLAR BİR YANDA…”
ABD Başkanı Trump ve Netanyahu’nun buluşmasıyla birlikte konuşulan Gazze projesine değinen Dervişoğlu; “İsrail’in aylardır yürüttüğü etnik temizliği başka bir mertebeye çıkartan, soykırım’a yeni bir boyut taşıyan bu plan doğrultusunda Gazze’yi Filistinlilerden temizleyeceğini ve O temizlik sonrasında da Gazze’yi bir turizm ve ticaret cennetine çevireceğini söyledi. Yani inşaat, rant ve katliam, hepsi bir arada…Ne kadar tanıdık bir çılgın proje değil mi? Türkiye’yi Türklerden temizlemeye çalışanlar bir yanda, Gazze’yi Filistinlilerden temizlemeye çalışanlar bir yanda. Mazlumların yılmaz koruyucusu Erdoğan ise kendisine ve bir türlü manasını anlamadığı makamına edilen hakareti sinesine çekebilecek kadar yakın dostu Trump’ın Gazze planları için günlerce tek kelime etmedi. Havalimanında ayaküstü yaptığı basın toplantısında ise kendisi ve avanesi için büyük ama Gazzeli çocuklar için anlamsız bir açıklamaya sığdırdı: “Trump’ın sözleri konuşmaya değer değil” dedi. Mavi Marmara’dan bugüne hiçbir şeyin değişmediğini ve değişmeyeceğini görüyoruz. Sadece, Saraya güvenip devlet kadrolarında, ya da iş hayatında hoyratça hareket edenlere de bu vesileyle bir dost uyarısı yapmak istiyorum: Bunların satamayacakları hiçbir şey, paraya tahvil edemeyecekleri hiçbir değer yoktur. Sizi de satarlar, ruhunuz duymaz, haberiniz olmaz! Adımlarınızı ona göre atın. Filistin’i, Gazze’yi bırakın oraları, kendi milletinin çıkarlarını dahi pazarlık masasına bonkörce koyan tek adam rejimi, sizlere neler yapmaz iyi bir düşünün ve aklınızı başınıza alın!” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DEKİ MİLYONLARCA KAÇAK BU KARTON KAHRAMANLIK HİKAYELERİ İÇERİSİNDE, BU TOPRAKLARDA KÖK SALMAYA, KAYNAKLARIMIZI TÜKETMEYE DEVAM EDİYOR”
“Anayasa nedir bilmeyenler, yeni anayasa diyorlar. Türk Milleti ve Cumhuriyete savaş açanlar, barış diyorlar. Çözüm diyerek bu ülkeyi kana ve ateşe boğanlar, binlerce Mehmetçiğimizin ve insanımızın kanına girenler, yine utanmadan çözüm diyorlar” diyen Dervişoğlu şunları söyledi: “Herkese terörist deyip, yanlarında terörist olmadan adım atmıyor; Dünya’da ne kadar terörist varsa bulup, onunla işbirliği yapıyorlar. Ve tüm çabalarına rağmen tüm medya masallarına rağmen mızrak çuvala sığmıyor. Adamımız dedikleri, takım elbisesinin etiketini bile çıkarmaya vakit bulamamış Colani bile artık ilk durak olarak ABD ve İsrail dostu Körfez’e gidiyor. “Suudilere gittim diye o kadar buruldunuz ki dönerken size de bir uğradım” diye neredeyse teselli ziyaretinde bulunuyor Türkiye’ye. Kendi ülkesinde anayasayı kaldıran 4 yıl seçim yok diyen, gökten zembille inerek devletin başına geçirilen adam kahraman muamelesine tabi tutuluyor. Ve bu arada Türkiye’deki milyonlarca kaçak bu karton kahramanlık hikayeleri içerisinde, bu topraklarda kök salmaya, kaynaklarımızı tüketmeye devam ediyor. Belki yarın öbür gün seçmen yapılmak üzere doğru zaman için bu iktidar tarafından bekletiliyorlar!”
“İMRALI POSTACILIĞI YAPANLARA DA SESLENİYORUM: BU ÜLKEDE KİMSEYE RAMAZAN KOLİSİ MİSALİ, DEMOKRASİ VE HUKUK DAĞITAMAYACAKLAR”
“Bugün İmralı canisinden medet bekleyenler Barzani’den danışmanlık hizmeti alıyorlar. Dün insan yakan bir çetenin liderini, bugün resmi törenlerle karşılayabiliyorlar. Aksi olursa, bu cüretleri sona ermeyecektir! Buradan, İmralı postacılığı yapanlara da sesleniyorum: Bu ülkede kimseye ramazan kolisi misali, demokrasi ve hukuk dağıtamayacaklar. Dağıtılan şey, huzur ve mutluluk olmayacak. Bugün siyaset diye bize 7/24 tv ekranlarından yutturdukları şey, Türkmenin duygularına bir kartel gibi çökenlerin, Kürtlerin duygularına bir kartel gibi çökenlerin, milletimizin dini duygularına kartel gibi çökenlerin, Atatürk, laiklik ce Cumhuriyete kartel gibi çökenlerin, kendilerine ayrılan pasta dilimlerine çöreklenme savaşıdır. Bu savaşın galibi ise sadece Saraydır. Mağlubu ise bu vatanın öz evlatlarıdır, 85 milyondur.”
“MUHALEFET AKLINI BAŞINA ALMAZ İSE ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİM SÜRECİ, DEMOKRATİK BİR ÜLKENİN, OLAĞAN ŞARTLARI İÇERİSİNDE MİLLİ İRADENİN TECELLİ ETTİĞİ BİR ŞEKİLDE OLMAYACAKTIR”
Erken seçim tartışmalarına da değinen Dervişoğlu, şunları söyledi: “Bugün vatandaşın haklı erken seçim arzusunu dillendirerek bunun talebini yaratmanın umuduna yaslananlara da sesleniyorum!” diyerek şu sözleri kullandı: “Erdoğan, bir daha seçilmeyi, ölene kadar seçilmeyi adım adım planlamaktadır. Çekindiği bir şey yoktur. Kural, anayasa, kanun tanımamaktadır. Milletten utanmamakta, Allah’tan da korkmamaktadır. İktidarsız bir an bile nefes alamayacak Kaybedecek çok şeyi olan bir dikta rejimi karşısında, geçmişte yaptığınız gibi, bunlar “atı alıp Üsküdar’ı geçerken” arkasından sessizce el sallamaya hazırlananlara sesleniyorum: Umut, safdilce ayakta tutulamaz! Böyle devam ederse ve muhalefet aklını başına almaz ise önümüzdeki seçim süreci, demokratik bir ülkenin, olağan şartları içerisinde milli iradenin tecelli ettiği bir şekilde olmayacaktır.
“KURALSIZ BİR İKTİDARA KARŞI KURALSIZLIĞI SİNEYE ÇEKEREK HANGİ İKTİDARI, NASIL DEĞİŞTİRECEKSİNİZ?”
“Sizin zat-ı muhtereme “gel, gel” yaptığınız yer, onun kurallarını keyfince uydurup değiştirdiği top sahasıdır Hakem düdüğü ondadır, kronometre ondadır. Muhalefetin toplumsal gücüne rağmen, kuralları belirleme imkânı Tayyip Erdoğan’a verilmemelidir. Muhalefet bu uyarımı ciddiye almak mecburiyetindedir. Sanıyorsanız ki milli irade galip gelecek, onun milli iradesi, sizin milli irade sandığınız şey değildir. Milli iradede, seçimle gelen, seçimle giden yani kurallarla gelen ve kurallarla gidenler vardır. Türkiye’de milli iradenin, millisi gitmiş, geriye sadece iradesi kalmıştır. Bu milletin iradesi, sarayın zindanına esir ve mahkûm edilmiştir, değiştirilmesi gereken budur. Bugün ortadaki irade, sandığın değil, sarayın iradesidir. Kuralsız bir iktidara karşı, kuralsızlığı sineye çekerek hangi iktidarı, nasıl değiştireceksiniz? Bir daha aday olması anayasaya göre mümkün olmayan bir kişinin, yeniden, yeniden ve yeniden seçilme hayali ve arzusuna göre kurgulanan oyunlara gelerek nereyi, nasıl, hangi araçlarla demokratikleştireceksiniz?”
“MÜCADELEMİZ, KİŞİYE ZİMMETLENMEYE ÇALIŞILAN BİR DEVLET ANLAYIŞINA, KİŞİSELLEŞTİRİLEN BİR ANAYASAL DÜZENE KARŞIDIR.”
“Mesele Sandığı milletin önüne getirilmesi meselesinden ibaret değildir. Mesele kişiler değildir. O Cumhurbaşkanı olsun bu Cumhurbaşkanı olsun da değildir. Erdoğan karşıtlığı üzerinden, kendi heva ve hevesini devam ettirmek, bu düzenden nemalanmaya çalışmak, halka yalan söylemek demektir. Bu ülkenin aslı sorunlarının göz ardı edilmesine katkı sunmaktır. Sarayın ekmeğine yağ sürmektir. Herkes bilsin ki bizim derdimiz, bizim mücadelemiz de kişilerle değildir. Mücadelemiz, kişiye zimmetlenmeye çalışılan bir devlet anlayışına, kişiselleştirilen bir anayasal düzene karşıdır.”
“BU UCUBE SİSTEM, KİMİ İŞ BAŞINA GETİRİRSENİZ GETİRİN KÖTÜDÜR. İYİ PARTİ’NİN EN TEMEL SİYASİ PROJESİ İYİLEŞTİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEME GEÇİŞ PROJESİDİR”
“Bunun en yakın örneği geçen haftaki çağrımızdır. Biz AK Parti Genel Başkanını bile, kendinden ve kurduğu sistemden kurtarmaya talibiz. Ona da nedamet çağrımız vardır: Ne için ve nasıl esaret altındaysan, bu kadar büyük tavizleri her ne için veriyorsan bu ülkenin varlık ve şerefine dair içinde şayet bir kırıntı kaldıysa yabancıya ve düşmana sığınacağına Türk Milletine teslim ol diyoruz! Yani mücadelemiz kişilerle değil, sistemledir ve bu sistemi inşa eden ve milletimizin üzerine bir karabasan gibi çöken bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyledir. Bu ucube sistem, kimi iş başına getirirseniz getirin kötüdür. O yüzden ısrarla şunu söylüyoruz. İYİ Parti’nin en temel siyasi projesi İyileştirilmiş Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş projesidir. Bunun ne olduğunu, yol haritasını, nasıl yapılacağını da biliyoruz. Geçmişte bütün siyasi partiler Cumhur İttifakı hariç bu ülkünün etrafında birleşmişlerdi. Şimdi Güçlendirilmiş Parlamenter Demokratik Sistemi Allah’a şükür bizden başka konuşan yok. Hepsi bir tarafta toplasınlar biz tek başına üstlerinden geliriz.”