Sahi ne oldu İznik’in UNESCO hayali.
2014 yılında Dünya Miras Komitesi İznik’i UNESCO Dünya Mirası geçici listesine dahil etmişti.
Yıl 2017 hala yedek listedeyiz.
3 yıldır gelecek olan müjdeli haberi bekliyoruz.
Türkiye’de adaylık süreci hala tamamlanmayan 69 bölge var. Yani geçici miras listesine giren.
Kimi bölgeler 2000, 2009, 2011, 2014, 2015 ve 2016 yılında aday gösterilmiş.
Bunların en eskisi Antalya’da Karain Mağrası 1994 yılında UNESCO’ya aday gösterilmiş ve hala geçici listede.
Bu tarihe bakarsak İznik’in adaylık sürecinin deve de kulak olduğunu düşünebiliriz. Ancak, Karain Mağrası gibi bizde 23 yıl bekleyebilme ihtimalini de unutmamalıyız.
Bu kadar yıl bekleyen doğal bir mirastan sonra içinizden şunu geçiriyorsunuz; ölme eşşeğim ölme, bize sıra kim bilir ne zaman gelir.
Bunun sırası olduğuna ben inanmıyorum.
Sahip olduğumuz kültürel mirasları olduğunca aslına uygun bir şekilde korumak ve onları dünya turizmine pazarlamak için sahiplenme duygusunun ön planda olması gerek.
İznik’te bunun bilincine nasıl varılmalı?
Bir eseri restore ederek mi?
Yalnızca eserler mi mirasımız, o kente özgü doğal alanlarında korunması gerekmiyor mu?
İznik’in her geçen gün betonarme yapılara teslim olduğunu, kentin doğal yapısının bozulduğunu çaresiz gözlerle izlemekteyiz.
UNESCO’nun tarihi kentler üzerinde yalnızca kültürel mirası baza mı aldığını sanıyorsunuz. Kentsel yaşamından tutunda ağaç, börtü böceğine kadar olan mirasın korunup korunmadığına bakıyor.
Maalesef biz bunu başaramıyoruz. Değil 23 yıl, 53 yıl da geçse İznik’in Dünya Miras Listesinde yerini alması imar katliamları ile çok zor.
Değerli Hüseyin Kurtay bu anlattıklarımın tümünü net bir şekilde şöyle açıklıyor;
“Karşınızda antik bir kent özelliğinde arınmış bir İznik ama Tektonik özelliğini hala taşıyan bir gölle karşılaştırdığınızda, insanoğlunun yaşam alanlarını geçmiş yaşamların izini silerek kendi değerlerine göre ne kadar hoyratça harcadığını vizör gözünden daha rahat görebiliyorsunuz.”
Sevgili İznikliler, başka İznik yok! Ve dahi Dünya’da yok! Altın şehir İznik’i daha fazla hırpalamaktan artık vazgeçin..
Halil Ataş Yazdı…