11. Kalkınma Planı, Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki 2 günlük bir çalışma ile kabul edilerek Genel Kurul’a gönderildi. Komisyon toplantısını değerlendiren Sarıbal, “Kalkınma Programında tarıma da önemli bir yer verilmiş. Ama yazılan hedefler daha çok ‘temenni’ şeklinde. Somut olarak bir çözüm getirilmiyor.”
Toplam 219 sayfa olan 11. Kalkınma Planı 2019-2023 yıllarını kapsıyor. 5 yıllık bir program. 2019’un yarısının geçtiği hesaba katıldığında, 4,5 yıllık bir program.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen 11. Kalkınma Planının görüşmelerine katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı,Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “11. Kalkınma Planı’nın görüşmelerinde de muhalefet partilerinin yapıcı eleştirileri dikkate alınmadı ve deyim yerindeyse jet hızıyla geçti. Tarımdaki hedefler daha çok ‘Temenni’ şeklinde” dedi.
Komisyon toplantısını değerlendiren Sarıbal, “Kalkınma Programında tarıma da önemli bir yer verilmiş. Ama yazılan hedefler daha çok ‘temenni’ şeklinde. Somut olarak bir çözüm getirilmiyor. 11. Kalkınma Programı 16-17 yıllık AKP iktidarının tarımdaki beceriksizliklerini ortaya koyan ve bundan sonra da başaramayacağını tescil eden bir belge adeta” dedi.
Komisyonun ayrıntılarını değerlendiren Sarıbal şöyle devam etti: “Bu program tarımı dolayısıyla da gıda egemenliğini ve gıda güvenliğini öncelemeyen bir program. Bu yönüyle de ülkemize, insanımıza bir katkısı olmayacak.”
TOPRAK KORUMA YOK
“Programda tarım topraklarını korumaya dair somut tek bir ifade yok. Oysa tarımın önündeki önemli sorunlardan biri tarım alanlarının korunamaması. 43 milyon hektar olan tarım alanı AKP iktidarları döneminde 39 milyon hektara düştü ve azalmaya devam ediyor. En basit örnekle, 100 milyon dönüme yakın buğday ekimi yapılan bu topraklarda ne yazık ki bugün 70 milyon dönümlere kadar düşmüş. 34 milyon dönüm tarım alanı ekimden uzaklaşmış.”
82 MİLYONUN NASIL BESLENECEĞİ CEVABI YOK
“4 mevsimin yaşandığı 780 bin metrekarelik ülkemizde, bugün 82 milyon nüfus, turistler ve mültecilerle 90 milyona yakın insanı nasıl besleyeceğimizi gösterir bir plan yok.”
ARZ TALEP DENGESİNE GÖRE ÜRETİM
“Kalkınma planında ‘arz-talep dengesine göre ve girdilere göre bitkisel üretim yapacağız’ deniliyor. Bu ne anlama geliyor? Girdiler arttığında bu ülkede üretim yapılmayacak mı? Örneğin mazot 10 lira olduğunda buğday üretmeyecek miyiz? İlaç, elektrik zamlandığında üretim yapmayacak mıyız?”
TARIMSAL SAYIM
“Programda tarımsal sayımın yapılacağı belirtiliyor. Son sayım 2001 yılında yapıldı. Aradan 18 yıl geçmiş ve tarımsal sayım yapılacağı söyleniyor. Daha önce bu konuda veri talep ettiğimizde “TÜİK’ten alıyorsunuz” diyorlardı. TÜİK bunu yapıyorsa yeniden neden programa koyuyorsunuz? Anlaşılan TÜİK bu işi başaramadı ve yeniden tarım sayımına geçiyoruz.”
GSMH İÇİNDEKİ PAY
“Tarımın istihdamdaki payı AKP geldiğinde %35 idi. Şu anda bu oran %17-18 seviyesine geriledi.
Tarımın Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içindeki payı AKP’den önce %5.7 iken bugün %5.4’e düşmüş.
Tarımsal katma değer 52 milyar dolar düzeyinden 40 milyar dolarlara düştü.”
İTHALATA ÖNCELİK
“16 yıl önce bu ülkede saman ithal edeceksiniz, canlı hayvan ithal edeceksiniz, kırmızı et ithal edeceksiniz deseydiler kimse inanmazdı. AKP iktidarı ile inanılmaz gerçekleşti. Bütün tarım ürünlerini ithal eder hale geldik.
Sadece canlı hayvan ve et ithalatına 8 milyar dolara yakın para ödedik.
13-13 milyar dolarlık ihracata karşılık 80 milyar dolarlık tarımsal hammadde ithalatı yaptık.
Bu ülkede yetişen birçok ürünü dışarıdan alıyoruz. Ülkenin gıda egemenliğini ve gıda güvenliğini yabancı ülkelerin şirketlerine ve çiftçilerine teslim etmiş durumdayız.
Örneğin 52 milyon ton buğday ithal ettik. 2019’un ilk 5 ayında, 3 milyon tonu geçtik. Ne yazık ki 20 milyar doların üzerinde sadece pamuğa para vermiş durumdayız.
Petrolden sonra en çok dövizi ayçiçeği, soya, yağlı tohum türevlerine verdik.”
BORÇ YÖNETİMİ YOK
“2002’de Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı 2 milyon 800 bin kişinin toplam borucu 530 milyondu. 2018’in sonu itibariyle ÇKS’ye kayıtlı 2,1 milyon çiftçinin toplam borcu 118 milyar TL. Sadece Ziraat Bankası, özel banklar ve Tarım Kredi Kooperatifine olan borç bu.
Asgari ücreti, GSMH’yı arttırdık iddiasındaki AKP, çiftçinin, vatandaşın borcunu kaç kat arttırdığını söylemiyor.
Biz çiftçininkini söyleyelim. Çiftçinin borcu 222 kat artmış durumda.”
AFET YÖNETİMİ YOK
“Küresel iklim değişikliğinin en fazla etkilediği alanların başında tarım geliyor. Ama Kalkınma Programında nasıl bir mücadele ve yönetim olacağına ilişkin bir veri yok.
2018’in sonundan 2019’un ilk 5 ayında 51 ilde afet oldu. 37 ilde dolu felaketi yaşandı. Milyonlarca lira zarar oluştu ama hükümet yok. Bütün dünya küresel ısınmanın, çiftçi risklerini yönetirken AKP yönetimi seyrediyor. Onbirinci Kalkınma Programında da “Allahtan geliyor, ne yapalım?” tavrı geçerliliğini koruyor.”
HAYVANCILIK BİTME NOKTASINDA
“Ülke hayvancılığı hızla bitme noktasına gidiyor. 2010 yılından beri canlı hayvan ve et ithal ediyoruz.Hayvancılığın olabilmesi için meraların olması gerek. Ama bu konuda bir kafa karışıklığı var. TÜİK 2002 yılından bugüne kadar 14.6 milyon hektar mera alanı olduğunu söylüyor. TÜİK’e göre son 17 yıldır mera alanlarında 1 metre değişiklik yok. Oysa Tarım ve Orman Bakanlığı ülkemizin 10 milyon 800 bin hektar mera alanı olduğunu belirtiyor.
İkisinden birinde sorun var. TÜİK’e göre 17 yıldır 14.6 milyon hektar alanda hiç daralma olmamış. Öbür tarafta bakanlık 4 milyon hektar daralma var diyor. İşin gerçeği mera alanları yapılaşmaya açılıyor ve tahrip ediliyor. Mera yok ise ot yok, ot yok ise hayvancılık yok.
Hayvancılık olmayınca da ithalat oluyor.
2010 yılından beri 5 milyon büyükbaş, 3 milyon küçükbaş ve 300 bin ton et ithal ettik” ifadesinde bulundu.
ÇİFTÇİYİ BİTİRME PROGRAMI
Sarıbal, “TBMM Genel Kuruluna sunulacak olan 11.Kalkınma Programında;
Programda tarım topraklarını korumaya dair somut tek bir ifade yok.
Gıda egemenliği ve gıda güvenliğinin nasıl sağlanacağına ilişkin somut öneri yok.
Tarımda nasıl bir büyüme planlanıyor belli değil. Hangi ürünlerin, ne kadar üretileceğine ilişkin bir program görünmüyor.
İthalatın azaltılıp, maliyetlerin aşağı çekilerek üretimin arttırılmasına dönük bir planlama bulunmuyor.
Tarımın istihdam içindeki payının yükseltileceği mi yoksa düşürüleceği mi açıklanmamış.
Onbirinci Kalkınma Planında borç yönetimine ilişkin tek bir ibare yok. Çiftçinin bu borç yükünün altından nasıl kalkacağına dair bir planlamaya yer verilmemiş.
Çitçiyi korumaya dönük bir plandan söz etmek mümkün değil.
Onbirinci Kalkınma Planında çiftçiye verilecek destek, ayrılacak bütçe belli değil.
Afet yönetimine ilişkin umut verecek bir veri bulunmuyor.
Tarımsal Etki Analizi niye yapılmadığına ilişkin bir cevap yok.
İthalat ve ihracat dengesinin nasıl korunacağı belli değil.
Bütün dünya tarımı yönetirken, küresel ısınma ve iklim değişikliklerini, riskleri göz önüne alırken, Türkiye’de bunun nasıl olacağına ilişkin 5 yıllık kalkınma planında bir ibare görünmüyor
Mera alanlarının korunması ve ıslahına ilişkin somut öneri bulunmuyor.
Sulama alanlarının arttırılacağına ilişkin Onuncu Kalkınma Planında da yer verilmişti. Onbirinci Planda da benzer ifadeler var ama bu konuda bir ilerleme sağlanmış görünmüyor.
Dış ülkelerden yem bitkisi ithal edileceği belirtilmiş. Bunun ne anlama geldiği belli değil.
Onbirinci Kalkınma Planında tohum özel sektöre devrediliyor.
Onbirinci Kalkınma Planı, AKP’nin 17 yıldır tarımda yaşattığı olumsuzlukların kayıt altına alındığı bir programdır.
Onbirinci Kalkınma Planı ile bugüne kadar tarımda uygulanan politikaların aynen devam edeceğinin kanıtıdır. “Biz bu ülkede üretim istemiyoruz, biz bu ülkede üretmek istemiyoruz, biz tamamen dışarıya bağımlı bir tarım politikası yönetmek veya götürmek istiyoruz” demenin yazılı halidir” dedi.