Dünyanın, ekonomide başı ağrıdığı zaman ilk başvuracağı ağrı kesicilerden biridir Turizm. Bir diğer tanımıyla, , gezmek, tanımak ve dinlenmek için yapılan eylemlerden biridir. Bir başka açıklaması da bir şehirden başka bir şehre, bir ülkeden başka bir ülkeye gezmek veya görmek amacıyla yapılan gezinin adıdır.
Hal böyle olunca; bütün dünya, bu sektörden yararlanabildiği kadarıyla para kazanmanın yolunu arar. Yani bir koyanlar, on kazanmak için tabiri caizse Karagözcü lük yaparlar. Öyleyse, legal bir sektör olan bu işten bizlerin de para kazanması için, Karagözcü olmamızda hiçbir sakınca yoktur.
Ancak nedense, bu sektörü ne sevebiliyoruz ne de inkar edebiliyoruz.
Hatta elimizden geldiğince Devlet eliyle teşvik ederken, halk eliyle de silip atmanın yoluna bakıyoruz. Bakmayın siz, “Ya olur mu öyle şey!. Turizm olsun, esnafın cebi para görsün” diyenlere. Bu işin tek gönüllüleri vardır. Bu sektöre yatırım yapanlardır. Bunun dışındakiler, Ahlak elden gidecek, çocuklarımız yabancının elinde harcanacak, şehrimizi yabancılar istila edecek, bizler yabancıların arasında yabancı olacağız” gibi olmadık vesveselerle kendi halinde, farklı kültürden kimsenin olmadığı bir yaşamı tercih edenlerdir.
Özellikle gelişmekte olan ülke halklarının Oryantal düşünceleri ve sosyal yaşamları içindeki inanç anlayışı da, çok zaman turizm gibi gel-git hareketini engelleyen unsurlardan biridir.
Buradan İznik’e gelirsek ne olur?
Çok şey olur veya hiçbir şey olmaz diyemeyiz.
Bir kere İznik, tarihsel ve doğasal yapısını keşfettiği Altmışlı yıllardan bu tarafa, turizmi benimsemiş bir ilçedir. Bunula ilgili yapmadığı toplantı, sunmadığı görüş, ortalara saçmadığı öneri kalmamıştır. Bu sene olduğu gibi, her yıl turizm haftasını da kutlamıştır. İlçeye gelen Bakanı, Milletvekili, Valisi, Kaymakamı, Belediye Başkanları, bu İlçenin turizmi adına vermedikleri vaat, söylemedikleri temenni de kalmamıştır.
Peki, gidişat ne olmuştur?
Elli yıl içinde ancak gördüklerimiz olmuştur. Yani, iki elin parmakları kadar yatırımcı çıkmıştır, bir elin parmakları kadar olanı da yatırımlarının doğru yerde olmadığı düşüncesindedir. Demek ki, çok toplantı yapmak, çok konuşmak, çok fikirler sunmak yeterli olmamış.
Ne yapamamışız?
Önce, Karagözcü olamamışız. Yani, turizm kentinde turizmi kendi ellerimizle yukarıda izahına çalıştığım bir sürü vesveselerle yok edip, Lefke kapıya göndermişiz. Bu konuyu çok iyi yapabilen İl ve İlçelerden ilham almamışız. Yani, öncelik olarak Pansiyon ve Motel işletmecisi olacakken, lüks otellere daha çok önem vermişiz. Sahillerde Kamp veya Mocap gibi oluşumları engellemişiz. Esnafa turizm konusunda Oda ve Dernekler olarak hiçbir şekilde bilgi aktarımı yapmamışız. İlçedeki mevcut diğer sektörlerle turizmi kaynaştıramamışız..
Çok konuşmuşuz ama sosyal yapımız bozulmasın, aramıza yabancı girmesin diye icraatı zamana bırakmışız. Turizm de aramıza giremeyen yabancı, emlak alımlarıyla o kadar çok girmiş ki, onu zaten saylamamışız.
Şimdi şapkamızı önümüze koyup bakalım. Doğru mu söylüyoruz yanlış mı söylüyoruz.
Bu ilçede görevi icabı konuşacak olanlar konuşur, ama icraatı zaman belirler. Gelişim gönüllülük esasıyla olur. Bir elli yıl daha bu böyle sürüp gidecektir.
Sağlıkla kalın. Turizmci olarak yaşayın..