Yine önümüze bir Yerel Seçim konuldu. Kendi kendini Yöneten, bulunduğu kenti bir deyimle “Havalara çıkartacak” ama genel anlamda umutsuzluklarla sona erecek olan bir ömür paketi daha gelmiş olacak.
Bizler yine her dönemde olduğu gibi, önce adayların kişiliklerini ve partilerini konuşup tartışmaya başlarken, birinci hüsranı öncelikle gönlümüzden geçen ve geçmekte olan kişilerin parti kanallarınca kenarda, köşede bırakılmasıyla yaşayacağız. Çünkü Kamunun ortak düşüncesi Sosyal yönü kuvvetli isimleri öne çıkarırken, yeteneği ve kariyeri her zaman arka plana itmiştir. Sosyal yön, insancıllık, iyi niyetlilik her zaman doğrudur ama yönetim yapmaya da çok zaman elverişli değildir.
Doğru kararlarlar, inisiyatif alma, Karakter, çözüm üretme, hayal ve hissetme gibi kavramlar yöneticiliğin vazgeçilmesi olup, artı değer olarak Sosyal yönü, İnsancıllığı ve iyi niyeti yanına ekleyebiliriz.
Bu nedenle Siyaset dünyası, seçimlerin ön koşulu olarak vatandaşın genel arzusu olanı ortak bir düşünce gibi kabul ederek, toplumlarda oy alabileceğine inandığı ve arkasında bir kitle oluşturacak kişileri aday olarak göstermeye çalışırlar. Bu da onları rakamsal bir rekabete sokar ve sonuçta ‘ortak düşünce kavramı’ oyların sayımına kadar bir arenaya dönüşür.
Ancak bizler, bu kaçınılmaz sayısal yarışı her zaman olduğu gibi bu seçimde de yaşayacağız. Sonuçta senin adayın benim adayım meselesi içinde kendimize Yerel bir Yönetici seçeceğiz.
Bir kentin yönetilmesi için önemli olan nedir diye sorduğumuz da, birçoğumuzdan pek ses çıkmaz. Hak yenmesin, Belediye paraları çar çur edilmesin, gereksiz elaman alınmasın, diyenlerimiz olabilir. Bu taleplerinde de çok haklı olabilirler. Şahsen benim düşüncelerimin içinde bu bölümde var. Fakat ben, daha çok kenti ön plana çıkaracak cesur girişimlerden yanayım. Yani Bürokrasiyi bilen, bir kentin ihtiyaçlarını vatandaş olarak yaşarken hayal edebilen, eksiklerin farkında olan, kararlarını doğru bir şekilde Meclisinden geçirebilen, kısa ve orta vadeli planlar yapabilen, billboardlarda kendi isminden çok çalıştığı Kurumu ön plana çıkarabilen, Belediyeyi halkın evi gibi gösteren ve katılımcılığı ön planda tutan, Muhalefetin düşüncelerinden faydalanan, ifade etmesini bilen bir yönetimden söz ediyorum.
Bir vatandaş olarak, benim için seçimlerde konuşulanın ve afişlerle vaat edilen sözlerin hiçbir anlamı yok. Sayısal üstünlüğü sağlamak için her türlü vaadi verebilirler. Bu onların yarışı kazanmak için ortaya koydukları argümanlardır ve ilk etapta doğrudur. Ama doğruluğu Seçim sonuçları açıklana kadardır. Çünkü hiçbir yönetici, icraat olarak ortaya koyduğu vaatlerinin bir ikisi haricinde uygulama sahasında gerçekleştirme olanağını bulamaz.
Kürsüdeki söylemlerle uygulama sahasının karakterleri farklıdır. Bunu hep yaşadık. Sonuçta hep unutmak zorunda kaldık. Ve bir seçime kadar klasik Belediye yöneticiliğine razı geldik.
Bu nedenle bu seçimde de farklı bir şey yaşamayacağız. Klasik düzene devam edeceğiz. Çünkü farklılık rakamlarla ifade edilen bir olgudur ki, bu da nüfus sal oranla ilgilidir. Yani, Kariyerli personeldir. Ekip ve ekipman dır. Proje üretimiyle ilgilidir. Tespittir, yaratıcılıktır. Ama en önemlisi Kurumun bunları uygulayacak bütçesidir.
Yazacağımız çok şey olmasına karşın bu sayfada yerimiz kalmamışsa, Bütçe sizlik nedeniyle, söylemleri uygulayacak pek çok vaatler de başka bir seçime kalacaktır. Görüşmek dileğimle.
Hüseyin Kurtay yazdı..